Toplumların ve bireylerin ilerlemesi için temel unsur gelişimdir. Ekonomik, sosyal, kültürel ve bilimsel alanlarda gerçekleşen gelişimin anahtar oyuncularından biri genellikle göz ardı edilir: Üniversiteler. Üniversiteler, toplumun gelişiminde merkezi bir rol oynarlar ve ilerleme için zemin oluştururlar. İşte bu yazıda, üniversitelerin neden gelişimin merkezi olduğunu ve bu rolün önemini inceleyeceğiz.
Üniversiteler, bilgi üretiminde ve yeniliklerin ortaya çıkmasında kritik rol oynarlar. Akademisyenler, araştırmacılar ve öğrenciler, disiplinler arası çalışmaları teşvik eden bir ortamda bilgiyi keşfeder ve geliştirirler. Bu süreç; yeni teknolojilerin, tedavilerin ve ürünlerin gelişmesine yol açar. Üniversiteler, araştırma merkezleri ve teknoloji transfer ofisleri aracılığıyla bu bilgiyi ticari uygulamalara dönüştürmek için çabalayan işletmelerle iş birliği yaparlar.
Üniversiteler; geleceğin liderlerini, uzmanlarını ve yenilikçilerini yetiştiren bir eğitim merkezi konumundadır. Disiplinler arası eğitim programları, öğrencilere geniş bir bakış açısı kazandırması yanında kritik düşünme, problem çözme ve iletişim becerilerini geliştirmelerine de yardımcı olur. Bu kazanımlar, mezunların iş dünyasında, kamu hizmetinde ve toplumda başarılı olmalarını sağlar.
Üniversiteler, topluma hizmet etme misyonunu da taşırlar. Toplum hizmeti projeleri, araştırma sonuçlarının pratik uygulamalarını topluma yaymayı ve sosyal sorunlara çözüm üretmeyi amaçlar. Sağlık hizmetleri, eğitim programları, kentsel kalkınma projeleri ve kültürel etkinlikler gibi çeşitli alanlarda, üniversiteler topluma fayda sağlarlar.
Ülkemizin teknoloji geliştirme anlamında daha aktif ve etkin olmasının yolu güçlü üniversitelerin varlığıyla mümkündür. Üniversiteler teknolojinin kaynağı ve merkezi konumundadır. Bu asla unutulmamalı, her türlü kurgu buna göre yapılmalıdır. Ülkemizde üniversitelerin teknoloji geliştirmedeki önemi yeterince anlaşılamamıştır. Üniversiteler maalesef yanlış konumlandırılmaktadır. Beklenti yanlıştır. Beklenti yanlış olunca da üniversitelere gerekli önem verilmemektedir. Hal böyle olunca da teknolojik anlamdaki gelişmeler yavaş olmaktadır. Kaç üniversite hocamız Nobel Ödülü almıştır? Yayınların kalitesi neden düşüktür, dünyada önemli buluşlarla ilgili haberlerde neden bizim üniversitelerimizin adı geçmemektedir? Ticari patentlerin sayısı yok denecek kadar azdır. İşte konunun özü buradadır.
Gelişmiş ülkeler incelendiğinde oradaki üniversitelerin dünyanın en iyi üniversiteleri olduğu görülecektir. Teknolojinin temeli, özü, kapsamı buralarda geliştirilmekte ve firmalarda hayat bulmaktadır. Aynı model neden bizim ülkemizde yoktur? Üniversitelerin bilimin merkezi olduğu gerçeği neden göz ardı edilmektedir. Son yıllarda üniversitelere olan ilgi azalmış, ülkeye yön verecek bilim insanları yok denecek kadar az bir sayıya inmiştir. Birçok konuda neredeyse uzman bulunmaması sebebi ile dünyayla rekabet etmek mümkün olmayacaktır. Bu yüzden çok hızlı bir şekilde bu durum tersine döndürülmeli, bilim insanlarının önü açılmalı, bilimle uğraşan insanların para kazanma derdi olmamalıdır. Bulunduğu kuruma en fazla katkıyı sağlaması için her türlü destek sağlanmalıdır. Bilim insanı bilimle uğraşmalıdır, başka işlere hiç vakit ayırmamalıdır.
Uzun yıllardır çeşitli üniversitelerde konferanslar vermekteyim. Bana en çok “Ülkemizi nasıl geliştirebiliriz, nasıl daha verimli ve üretken olabiliriz?” gibi sorular sorulmaktadır. Benim cevabım hep aynıdır: “İyi eğitim”. Bu cevap birçok kimseye çok sıradan gelmektedir. Fakat gerçek budur, her şeyin başı iyi eğitimdir, Türkiye’nin gelişimi iyi eğitimdedir. İyi eğitim, aynı zamanda ahlaklı ve sorumluluk sahibi bireyler yetiştirir. Eğitimin her kademesi anaokulu da dahil olmak üzere önemlidir. Bu yazımızın ana teması üniversiteler olduğu için odak noktamızı üniversite olarak belirledik. Üniversiteler iyi eğitimin ana unsurudur. Buralarda yetişen insanlar iyi eğitimi hayata geçirecektir. İyi eğitim iyi insan kaynağı demek, üretkenlik demek, verimlilik demektir. İnsanlar sihirli değnekle bir şeyleri değiştirmek istemektedir ama bu pek mümkün değildir, yol uzundur, sabırla çalışmayı gerektirmektedir. İyi eğitim bu süreci hızlandıracaktır. Hayatı bize daha kolay kılacaktır. Teknoloji yolculuğunda iyi eğitim almış, detaylara hâkim olan bireylerle engeller hızla aşılacak ve dünyada rekabet avantajı sağlanacaktır. Bizim gibi doğal zenginliği sınırlı olan bir ülkede tek yolun çok çalışmak olduğu bilincinde olmalıyız. Sahibi olduğumuz zengin kaynakları, sıkı çalışma ile patentini aldığımız katma değerli ürünlere dönüştürmek, bizi diğer ülkelerden farklı kılacak ve dünyaya lider olmanın yolu olacaktır. Bunu yapabilmek için üniversitelerin bilim yuvası olması gerekir. Gece gündüz demeden kütüphanelerin açık olması, laboratuvarların ışıklarının sönmemesi, konuların detaylıca tartışılması ve her gün yeni bir buluşun ortaya çıkarılması lazımdır. Teknolojik gelişime yol açacak temel bilgi burada geliştirilmeli, şirketlere teknoloji transferi sağlanarak ülkemizin önü açılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, günümüzdeki birçok büyük şirketin ilk oluşumu üniversite ve üniversitede yer alan teknoparklarda gerçekleşmiştir. Teknolojiye dönüşen değerli bilgi üniversitelerden çıkmaktadır. Üniversiteye dayalı bir araştırma ekosistemi kuramazsak daima yüksek teknoloji ithal eden bir ülke konumunda kalacağız. Teknolojik gelişimler bize daima fırsatlar sunmaktadır, örneğin güneş enerjisi ve hidrojenden yararlanma; alternatif enerjilerden maksimum istifade edebilmek için yüksek teknolojiye ihtiyaç duymaktayız. Hep bor örneğini veririm, dünyanın en zengin bor kaynaklarına sahip olmamız bizim teknolojimiz yoksa, bunu katma değere dönüştüremiyorsak çok fazla bir anlam ifade etmemektedir. Bu yüzden bilgi olmadan bir şey ortaya çıkarmak mümkün değildir. Bilginin kaynağı ve araştırmaların merkezi üniversitelerdir. Üniversiteler bor ham maddesini yüzlerce farklı alanda kullanıma sunduğu zaman beklenen yaygın etki ortaya çıkacaktır. Yoksa sadece makale yayınına odaklanmış Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleriyle çok fazla yol almak hayalden öteye geçemez. Yabancı ülkeler bizden bor elementini ham madde olarak ucuza alır, yüz kat fiyata ürün olarak tekrar bize satar. Bu döngüde biz hep kaybeden oluruz. Üniversiteler güçlü laboratuvar alt yapısıyla gece gündüz demeden çalışacak, insanlığa yeni ürünler sunacak ve ülkemizi hem teknolojik hem de finansal olarak güçlü hale getirecektir. Tabii sosyal bilimlerde de durum aynıdır. Yol aynıdır, metot aynıdır ancak çıktılar farklıdır. Fikir üreten, düşünen, güçlü bir toplum sosyal yönünün kuvvetiyle doğru orantılıdır. Okuyan, düşünen, muhakeme eden ve tartışan bir toplum geleceğe umutla bakar.
Üniversitenin amacının ne olduğunun doğru kurgulanması ve analiz edilmesi çok mühimdir. Üniversitenin temel Ar-Ge’nin merkezi olduğu ortaya atılan hipotezin doğrulama yeri (İngilizce; proof of concept) olduğu asla unutulmamalıdır. Üniversiteler şirketlere yol göstermeli, onları ileriye taşımalıdır. Amerika’da bulunduğum yıllarda Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (İngilizce: National Aeronautics and Space Administration, NASA)’nin üniversitede yürütülen bir projesinde görev almıştım. Bu proje kapsamında projede görev alan küçük çaplı bir teknoloji firmasına zaman zaman ziyaretler gerçekleştiriyorduk. Firmaya girer girmez, proje personeli, çalıştığım hocanın etrafına toplanıyor, ne gibi yeni gelişmeler olduğunu soruyordu. Üniversiteyi yeniliklerin merkezi ve yol göstericisi olarak görüyorlardı. Bu durumun tereddütsüz bizde de aynı hale getirilmesi zorunludur, aksi asla düşünülmemelidir. Yoksa dünyanın en güçlü teknoloji geliştiren ülkelerinden birisi olamayız. Özlem ve hayalim bizim üniversitelerimizin de aynı şekilde konumlandırılmasıdır. Bir firmaya gittiğimizde firma gelişmelerin merkezini üniversite olarak görmelidir. Tabii bu lafla olmaz, çıktılarla olur. Öncelikle bu hususun tesis edilmesi için canla başla çalışılmalıdır. Kısa ve orta vadede bu durum işlerlik kazanacaktır. Geleceğe umutla bakmak mümkün olacaktır.
Üniversitelerimizin nasıl saygınlık kazanacağının yolu bilimin saygınlığının anlaşılması ve öneminin bilinmesinden geçmektedir. Üretken bir toplum olabilmek için üniversitelerin öncü olması, şirketlere yol göstermesi gerekir. Bu nasıl olacak? Bilim insanına gerekli önem ve destek verilerek olacaktır. Üniversiteler bizim geleceğimiz olduğundan ilk yatırım buraya yapılmalıdır. Hem alt yapıya hem de insana önem vermemiz zorunludur. Asla geri adım atılmamalı, her alanda uzmanların bulunmasına dikkat edilmelidir. Hal böyle olunca ülkede gelişim faaliyetleri hız kazanacaktır. Gerekli önem ve destek verildiğinde genç beyinleri emanet ettiğimiz üniversitelere en çalışkan insanlar gelecektir. Doğru insanlar doğru işte çalışmaya başlayınca her şey kendiliğinden düzelecektir. Yol göstericiler gerçek yol gösterici olmalıdır. Toplumun liderlerinin üniversitelerde yetiştiğini unutmayalım, ciddi eğitim ciddi bireyler yetiştirir. Üniversiteler kişilerin fikir dünyasını şekillendirir ve böylece toplumların gelişiminde temel bir rol oynarlar. Bilgi üretimi, eğitim, inovasyon ve toplumsal hizmet gibi alanlarda yaptıkları katkılar, bir toplumun ilerlemesini sağlar. Bu nedenle, üniversitelere yeterli destek ve önemin verilmesi, bir toplumun sürdürülebilir kalkınması için hayati öneme sahiptir. Üniversiteler gelişimin merkezidir ve bu gerçek her zaman hatırlanmalı ve takdir edilmelidir.
Emanet ehline verilerek gerekli gelişim sağlanır. Bizi yetiştirenler bizlerin en iyisi olmalı ki geleceğe umutla bakabilelim. Bunun için de üniversiteler gerçek kimliğine kavuşmalıdır.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.