Türkiye’nin savunma sanayinde kaydettiği gelişmeler Covid-19 sürecinde hız kesmeden, hatta daha da yoğun bir şekilde devam ediyor. Türk İnsansız Hava Aracı (İHA) sistemlerinin Suriye İdlib’te dünyada yankılanan sürü halinde kullanımından sonra benzer yöntemle Azerbaycan’da da sahada dengeleri değiştirmesi yeniden konuşulmaya başlandı. Fakat Türkiye, dünyada ses getirecek farklı İHA modelleri ve kullanım şekilleri üzerinde çalışıyor. Ayrıca uçak, helikopter, İHA ve seyir füzeleri de dâhil olmak üzere her türlü hava aracı için gerekli olan motor konusunda da ciddi gelişmeler söz konusu…
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı (SSB) İsmail Demir ile merak uyandıran projeleri detaylıca konuştum. Savunma sanayimizdeki gelişmeleri ve hali hazırda ulaşılan durumun raporunu aldım. TUSAŞ Motor Sanayi (TEI) tarafından genel maksat helikopteri Gökbey için geliştirilen motorun önümüzdeki günlerde teslimi gerçekleşecek. Böylece fiili olarak test ve sertifikasyon süreci başlayacak. Yakında yeni İHA modelleri ortaya çıkacak. Böylece Türk havacılığı için de önemli ve kesinlikle tarihe not edilecek bir döneme gireceğiz.
Gökbey’de kullanılacak motorun ana hatlarıyla ortaya çıktığını, test süreci ve bazı iyileştirmelerin devam edeceğini belirten SSB Başkanı İsmail Demir ile merak edilen tüm hususları konuştum. Aldığım notlar şöyle;
‘Motorda üç beş cephede çalışıyoruz’
Gökbey’de kullanılacak motorun, çekirdek kor motor kısmında yanma testleri yapıldı. Biz de bir kısmını gördük, refakat ettik. Motor ana hatlarıyla ortaya çıkmış durumda. Test süreci ve bazı iyileştirmeler devam edecek. Motorun çalışıyor olması, statik testlerin yapılıyor olması önemli bir aşama. Uçuşa elverişlilik sürecine geçmesi ve kalibrasyon başka bir süreç. Gökbey sivil uçuşlar yapacak, nihayetinde insanları uçuracak olduğundan bunun sertifikasyon süreci biraz zaman alacak. Ama motorumuz ana hatlarıyla, tasarım ve test aşamaları olarak önemli bir noktaya geldi.
‘Seyir Füze Motoru seri üretime geçecek’
Seyir füzelerinde kullanılacak turbo fan motorlarında da iyi bir aşamadayız. Yakında seri üretime geçmek üzere çalışmalara başlayacağız. Diğer taraftan Milli Muharip Uçak (MMU) için motor çalışmalarımız tasarım masasında devam ediyor. Turboprop motorlarla ilgili çalışmalar ciddi gelişmeler sağlanıyor. Belirli konularda İHA’larımızda kullanılacak motorların bir kısmı servise verildi. Kısacası motor düzleminde üç beş cephede çalışmalarımız sürüyor.
Motor konusunda özellikle yüksek sıcaklıkta, yüksek stres ve gerilim şartlarında elemanların ve bileşenlerin yapılması, bunları oluşturacak malzeme ve imalat yetkinliğinin kazanılma çalışması Savunma Sanayi Başkanlığı liderliğinde yürütülen bir dizi AR-GE ve geliştirme projeleri olarak devam ediyor. Önemli bir noktaya eriştik. Şu an da dünyada hiçbir ülkenin diğerine vermediği seviyede malzeme konusunda teknolojik bilgilere ulaştık. Bir anlamda başkalarının on yıllardır yaptığı bir işi, testler ve araştırmalar yaparak belli bir düzeye getirdik. Motor konusundaki başarılar, yan çalışmalarımızın neticesinde meyve vermeye başladı.
‘MMU Projesine her katkı önemli’
MMU projemiz çeşitli aşamalardan geçerek olgunlaşa olgunlaşa giden bir uçak olacak. İlk prototipimizle ikinci ve üçüncü versiyonlar, modeller arasında farklılıklar bulunacak. Radar izinin düşük olması, elektronik harp kabiliyetinin karşı tarafı hem bastıran hem de önceden gören bir yapıya sahip olması gerekiyor. Sadece elektronik harp değil her kulvarda bir koşumuz söz konusu. İyi-kötü karşılaştırmasını hemen yapabilecek bir derecelendirme yok, ama bu konuların çoğu da sadece uçak ve havacılığa değil, diğer alanlara da dokunduğu için çok yönlü bir çalışma olması gerekiyor. Ama yılmadan çalışmak gerekiyor ve burada herkesin katkısı önemli. Katkısı olmuş ve olacak her birimi, her akademisyeni, her çalışan arkadaşımızı, her bilgi sahibini de burada görmek istiyoruz.
‘F-16’lar ‘Özgür Projesi’ ile millileşiyor’
Bizim “Fighter” avcı uçağımız (F-16) var, bombardıman uçağımız ise F-35 olacaktı. MMU da fighter modu olarak istenen bir uçaktı. Ancak MMU multi roll yani çok amaçlı uçak şeklinde tasarlamaya doğru gittik. “F-35’in gelmesi beklenen bu yıllarda o boşluğu nasıl dolduracaksınız?” Sorusu sık sık sorulurken, şunu unutmamak gerekiyor. F-16’lar için kapsamlı bir modernizasyon programı devam ediyor. F-16’ların ömür uzatmaları, gerek yapısal, gerek avionik ve elektronik unsurların modernizasyonu devam ederken bir de ‘Özgür Projesi’ dediğimiz projeyle beraber de F-16’nın çeşitli elektronik unsurlarının tamamen millileştirilmesi gibi bir süreci de yaşıyoruz.
Bu gelişmeleri yan yana koyduğumuzda ve MMU’nun da blok blok gideceğini yani ilk modellerinin daha hızlı yetişebileceğini, boşlukları doldurmakla ilgili bir rol oynayabileceğini düşündüğümüzde Hava Kuvvetlerimizin gücünü azaltılmadan artırarak devam edeceği modeller sürekli gündemde olacak. Zaman zaman gündeme gelen başka uçak modelleri oluyor. Bu konuda da gelen tekliflerle ilgili biz kapıyı kapatmadan teklifin ne olduğunu araştırıp makul ölçüde işbirliği modellerine de açık olduğumuzu söylüyoruz. Zaten MMU için de öyle. Ortak olmak isteyen çeşitli dost ve müttefik ülkelere kapımızın açık. MMU’da İngiltere’den BAE Systems ile bir çalışmamız var.
Bizim ana prensibimiz her hangi bir konudaki iş birliğimizin veya teknoloji alışverişimizin veya doğrudan alımımızın ileri vadede önümüzü tıkayan, ülkemizin karar verme sürecinde her hangi bir engele sebep olan bir yapıda olmaması. Her hangi müsaade ve izne tabi olmaması. Bu şartlar yerine geldiği müddetçe bizim işbirliği konularında sakıncamız, çekincemiz yok.
‘S-400’ün hangi modda olduğu açıklanmaz’
Karar verdik bir hava savunma sistemi aldık. Bitti. “S-400 aktivasyonu gecikti.” Şeklinde bir yanlış anlaşılma var. Şöyle düşünün; Bir ülkesiniz ve bir sisteminiz var. Kullanıcı makam olarak ülkenizin o ürünü hangi modda, hangi sürede, hangi kabiliyette, ne zaman ve nasıl kullanıldığını açıklar mısınız? Hiçbir ülke bunu yapmaz. O açıdan kullanıcı makam kendi içindeki değerlendirmesini yapar ve bu süreci devam ettirir. Bu açıdan kamuoyunun, “Ne kadar aktive oldu?” Beklenti içinde olması bence ülkenin stratejik yaklaşımı açısından çok da doğru değil. Bu ülkenin kendi savunma stratejisinde olan ve söylenmemesi gereken bir husus.
‘F-35 Programı’na katkımız devam ediyor’
Biz baştan beri F-35 Programı ortağı olduğumuzu, bu programla ilgili katkımızın devam ettiğini, edeceğini karşı tarafın tek taraflı hamle yaptığı zaman da söyledik. Söylemeye de devam ediyoruz. Bu konuda tavır değiştirmesi gereken ABD. İlerleme kaydedilecekse bu diğer tarafın yaklaşımının değişmesiyle olacaktır. Türk savunma sanayi bu programa yaptığı katkılarla ilgili hiçbir aksaklığa, duraksamaya sebep vermeden aynen devam ediyor. ABD tarafından gelen; “Programdan çıkarttık, sipariş vermeyeceğiz” gibi sözler ve beyanlardan sonra Türk savunma sanayi, “Madem siz bunu böyle yapıyorsunuz, biz de üretimi kesiyoruz” deme noktasına gelmedi, gelmeyecek. Çünkü bunun kimsenin faydasına olmayacağını biliyoruz. Savunma sanayimizin bu süreçte program ortağı olarak yaptığı imalatlar ve kazandığı kabiliyetlerle ilerideki projelerimiz için önemli yetenekler kazandığını da görmek gerekiyor. Bu da bizim için bir artıdır.
‘İHA’larda yeni ve farklı kullanım mod ve şekilleri de geliştiriliyor’
İnsansız Hava Aracı (İHA) yol haritamız yeni ürünlerimizin yanı sıra farklı yaklaşımlarımızla devam ediyor. Bu süreçte dünyada önde gelen ülkeler arasında olmaya devam edeceğiz. İHA meselesinde yeni yaklaşımların, yeni teknolojilerin ve yeni ürünlerin gündeme geleceğini söyleyebiliriz. Şu an bilinen İHA modellerimiz dışında diğer modeller üzerinde de çalışılıyor. Ama sadece yeni model değil, yeni ve farklı kullanım mod ve şekilleri de geliştiriliyor.
SİHA ve İHA kullanımında Türkiye’nin bu ürünleri harekât alanında kullanış şekli bile oyun değiştirici olarak adlandırıldı. Sadece ürünün kendisine sahip olmanız değil, o ürünü harekât alanında nasıl ve ne şekilde kullandığınızda önemli. Biz burada da bir değişiklik getirdik. Bu da önemli bir avantaj sağladı. Bu avantaj sağlayıcı yöntemlerini de içerisinde barındıran bir dizi kullanım şekli, kullanım modu, çoklu kullanım veya kademeli kullanım gibi yeni ürünler meydana getireceğiz. Bu konudaki iddiamızı devam ettireceğiz. Bu konuda liderliğimizi sürdürmek, harekât alanında oluşan farkı daha da ileri taşıyacağız.
‘Roket teknolojisinin 3 bacağında da varız’
Makine Kimya Endüstrisi (MKE) ve Roketsan bizim patlayıcı ve muharip gücümüzü oluşturan, yetkinliği olan kurumlarımız. Burada da teknoloji olarak birinci parametre roket motorları. Katı yakıtlı, sıvı yakıtlı ve hibrit motorları konusunda çalışmalarımız var. Burada en iyi olduğumuz konu katı yakıtlı roket motorlarıydı. Onların da daha ileri modellerini ve formüllerini geliştirmek konusunda çalışmalarımız devam ederken, sıvı yakıt ve hibrit yakıtlı roket motorlarında belli bir aşamaya geldik. Bu teknolojinin artık üç bacağında da varız. Bu önemli bir parametre.
Bir ürünü bir noktadan bir noktaya gönderecekseniz bu roket motorlu olacak. Uzaya çıkacaksınız yine roket motoru gerekli. Ondan sonrasında da gelen formül bunun güdüm teknolojileridir. Hassas bir şekilde bir noktadan bir noktaya gönderebilmeniz şart. İşte bu noktada çok iyi mesafeler kaydettik. Teknoloji çalışmalarımız çok yönlü devam ediyor. TÜBİTAK ve enstitüleri, savunma sanayi ekosisteminde yürütülen AR-GE çalışmaları ve destek veren unsurlarla devam ediyor. Gerek uzay siteminde uydular, gerek çeşitli patlayıcılar konusunda yine önemli çalışmalar devam ediyor. Uzaya erişim açısından ve seyir füzeleri ile diğer balistik unsurlarla ilgili ciddi çalışmalar yürütüyoruz.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.