Bu yazıda başımdan son iki hafta içerisinde geçen basit bir sağlık olayını, özellikle hiç bir yorum yapmadan anlatacağım. Değerlendirmeyi okuyuculara bırakıyorum.
31 Mart akşamı üç lise arkadaşımla, korona döneminde rutin hale getirdiğimiz WhatsApp sohbetini yapıyorduk. Bir buçuk saat kadar süren bu sohbetin ortalarına doğru sol göz kapağımda, elim değdiğinde bir acı hissetmeye başladım.
Saat 22:00’de sohbet bitti. Biraz oyalanıp yattım. Gece sol gözümden su gibi bir şeyin aktığını hissettim. Sabaha kadar geçer düşüncesiyle aldırmadım. Zaten gece yarısı yapacak bir şey de yoktu.. Sabah uyandığımda, sol göz kapağım kızarık ve şişti. Gözüm neredeyse tamamen kapanmıştı.
Derhal, İstanbul’da evime yarım saatlik yürüme mesafesindeki Cihan Göz Hastaneler Grubu’nun1 amiral gemisi olarak tanımlayabileceğim Etiler hastanesinden, hemen o sabah için bir uzmandan randevu aldım.
Benim aslında 30 seneyi aşkın bir zamandır gittiğim bir göz doktorum var, Dr. Davud Kohen… Hatta geçen yıl katarakt ameliyatımı da o yaptı. Senede bir kez gider, yakın ve uzak görmemde bir değişiklik varsa yeni cam reçetesi yazdırır, retinamı, göz tansiyonumu kontrol ettirir, arada bir de göz tomografisi çektiririm. Görme alanı testimin sonuçları da doktorumda vardır.
Ancak, bu kez basit bir enfeksiyonla karşılaştığımı düşündüğümden, doktorumun Nişantaşı’ndaki muayenehanesine gitmek istemedim. Bunun bir kaç nedeni vardı. Birincisi korona ortamında kent içinde fazla dolaşmak istememem, ikincisi doktorumun muayenehane randevuları saat 14:00’ten sonra ve benim gibi 65+ yaş üstü olanlara saatten sonra sokağa çıkma yasağı var. Özel izin almak için de uğraşmak istemedim.
Ayrıca basit bir enfeksiyon için doktorumun kısıtlı zamanını daha önemli rahatsızlığı olanlara ayırmasının kendi açımdan ahlaki olacağını düşünmüştüm, zira korona tedbirleri nedeniyle muayeneler arasındaki süreleri açmış, her gün daha kısıtlı hasta kabul ediyordu.
1 Nisan’da saat 11:00’de Cihan Göz Hastanesi’nde doktorun muayene odasındaydım. Doktor hanım kısa bir muayeneden sonra enfeksiyon gibi görünüyor deyip, günde dört kez kullanılacak bir antibiyotik damla, gece yatmadan önce sürülecek bir merhem ve sabah kalktığımda göz kirpiklerimi yıkamak için bir şampuan verdi. Teşekkür ederek odasından çıktım.
Verdiği ilaçları düzenli olarak kullandım. Birkaç gün sonra sulanma geçti, göz kapağımdaki kızarıklık kayboldu. Şişlik ise büyük oranda geçmiş ama tek bir yerde leblebi büyüklüğünde kırmızı bir kitle olarak kalmıştı.
Kontrol için, 8 Temmuz sabahı tekrar doktoru ziyaret ettim. Muayeneden sonra, “bu arpacığa dönüşmüş, geçme ihtimali çok düşük, Pazartesi için randevu alın, ameliyat edelim” dedi. Ek olarak, göz kapaklarımda düşme olduğunu, aynı ameliyatta onların da kaldırılabileceğini söyledi. Ben istekli olmadım.
13 Nisan’da bir iş için 17 Nisan’da dönecek şekilde İzmir’e gitmem gerekiyordu ve uçakta korona kapma riskini almamak için özel aracımla gitmeyi planlamıştım. O nedenle seyahatten bir gün önce, 12 Nisan’da ameliyat olmaktan endişelendim. Bu durumda hemen ertesi gün, yani 9 Nisan Cuma ameliyat olmama karar verdik. Arpacık ameliyatının bedeli 4500 TL’ydi.
Doktor bana ailede göz tansiyonu öyküsü olup olmadığını sordu. Ben de annemde olduğunu söyledim ve düzenli olarak 20 yıldır kontrol ettirdiğimi, sınırın biraz altında olduğunu anlattım. Doktor hanım, en son kontrolün altı aydan daha eskiye dayandığını duyunca, yardımcısı vasıtasıyla göz tansiyonu ölçümü yaptırdı. Bu arada yardımcısı, ameliyat öncesi PCR testi yaptırmam gerektiğini, ancak hastanede bu test yerine iki kan testi yapıldığını, sigortaların ödemediği bu testlerin bedelinin 500 TL olduğunu söyledi. Ben de ”sorun değil, PCR testini yakındaki Biruni Laboratuarı’ında 150 TL’ye yaptırıp getiririm” dedim.
Doktor hanım benden bir de, iki kat aşağıya inerek, ne olduğunu söylemediği bir testi yaptırmamı istemişti. Testin yapılacağı yere indiğimde, 850 TL ödemem gerektiğini, ama %80’ini sigortamın ödeyeceğini söylediler. Ne testi olduğunu sorduğumda da göz tomografisi (OCT) olduğunu öğrendim.
Olay büyümüştü. Eşimi arayıp, durumu paylaştım. Bu işten şimdilik vazgeçmeme ve asıl doktorumla temasa geçmeme karar verdik. Doktorumun cep telefonuna mesaj attım ve müsait olduğunda aramak istediğimi belirttim. Sonra muayenehanesini arayıp yardımcısına durumu anlattım. Kadın “sakın ha, doktor bey görmeden bu işe kalkışmayın, ben size 14:30’a ilk randevu öncesine kısa bir değerlendirme için zaman vereyim” dedi.
Hastanede üst kata geri dönüp, doktor hanımın yardımcısına ameliyat olmaktan vazgeçtiğimi söyleyince, beni tekrar doktorun odasına aldılar. Doktor bana neden vazgeçtiğimi sorunca fiyatın beni düşündürdüğünü, 850 TL de test ücreti çıktığını anlattım. O zaman “bu test zaten ameliyat için gerekli olan bir şey değildi” dedi. Ayrıca “bu ödemelerin büyük bölümünü sigortanız yapacak, sizden bir ödeme çıkmayacak” diye ekledi. Sigorta primlerini sonuçta benim ödediğimi söyleme ihtiyacı hissetmedim.
Kararımı vermiştim. Hastaneden çıktım. O sırada kendi doktorum müsait olduğunu mesajla iletince hemen aradım. Beni dinledikten sonra, “bana olan randevunu iptal et; boşuna gelme. Günde dört kez arpacığın üstüne sıcak suyla kompres yap, istersen verilen ilaçları kullanmaya devam et, ama bu işin asıl tedavisi sıcak kompres” dedi. Cihan Hastanesi’nde bundan hiç bahsedilmemişti.
12 Nisan’da İzmir’e vardığımda kompres yaparken arpacık patladı, içi tamamen temizlendi ve konu kapandı. Bir ameliyattan ve 5850 TL ödeme yapmaktan kurtulmuştum.
1 İsim tarafımdan değiştirilmiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.