Türk Hava Yolları (THY) Teknoloji ve Bilişim A.Ş Genel Müdürü Ali Serdar Yakut, Türkiye’nin en büyük teknoloji ihracatçısı olmayı hedeflediklerini söyledi. THY’nin Türkiye’nin yurt dışında en bilinen markası olduğunu vurgulayan Ali Serdar Yakut, “THY adı o kadar önemli ki, böyle bir marka altında, kendi referansımızla beraber pazara çıkmış oluyoruz. Bizim daha çok yolumuz var. Bu vizyon bugünden yarına olacak bir şey değil, ama nihai hedefimiz burası. Bununla ilgili çalışmalara başladık. Bu çalışmalar çok da uzun sürmeyen bir dönem içerisinde meyvelerini üretmeye başlayacaktır” dedi.
THY Teknoloji ve Bilişim AŞ’nin kurulma amaçlarından biri de bilişim sektöründe çalışanların beyin göçünü engellemek olduğunu ifade eden Yakut, bu husustaki amaçlarını şöyle tarif etti; “Türkiye’de hem bu arkadaşları motive edecek hem bu arkadaşların kariyerlerini ve geleceklerini sağlayacak onlara tecrübe kazandıracak dünyada örnek şirketler oluşturup, bunlar üzerinden istihdam politikalarını kurgulayıp, onları burada mutlu edip, geleceklerini garanti altına almamız gerekiyor.” Haber Aero’ya özel değerlendirmelerde bulunan THY Teknoloji ve Bilişim AŞ Genel Müdürü Ali Serdar Yakut’un sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
- Pandemi ile birlikte bilişim ve teknoloji tüm sektörler için çok kıymetli hale geldi. Havacılık için zaten kıymetliydi, ama bu süreçte daha da kıymetli oldu. Arka planda uçakların hareketinden, ikram yüklemesine, havacılıkta ne oluyorsa bilişim ve teknoloji var. Arkasında siz varsınız. Neler yapıyorsunuz?
Biz bu işin hep görünmeyen tarafındayız. Ben bizim sektörü kaleciliğe benzetirim. Maçta goller atılır, Türk Hava Yolları yıllardır gollerini atmaya devam ediyor. Biz kaleciyiz. Biz ancak gol yediğimiz zaman hatırlanan bir noktadayız. Pandemi döneminde bütün sektörün yavaşladığı, bazı noktalar durma noktasına geldiği yerde bizim işimiz tam tersi çok daha fazla hızlandı. Çünkü alışkanlıklar değişmeye başladı. Mümkün olduğu kadar az temasta işlemleri yapmak, mümkün oldukça uzaktan yapmak gerekti. Bunları yapmak için de sistemlere ihtiyaç var. Biz de bu dönemde arkadaşlarımızla beraber çok ciddi emek harcadığımızı ifade etmek zorundayım. Arka planda teknolojiyle ilgili yapılan o kadar fazla şey var ki bunları havacılık konusunda ilgili arkadaşlarım da biraz bilmesinin çok uygun olacağını düşünüyorum.
THY Teknoloji’ye gelinceye kadar birçok sektörde bulundum. Telekomdan, finans sektörünün çeşitli dallarına kadar neredeyse bilindik her sektörde görev aldım. Bunların hepsi tabii ki bir noktaya kadar teknolojiye bağımlı, ama havacılık kadar komple, havacılık kadar kompleks, havacılık kadar entegre bir sistemle 25-30 yıllık kariyerimde karşılaşmadım. Şöyle düşünün. Bir uçağın apronda ki hareketinden, uçağı kullanacak olan pilot ekibine, kabinine kadar bunların planlamasından, uçağın rotasının planlanmasına, uçağın ineceği yerdeki check-in masasın da neler yapılacağına kadar biz varız. Bagajların nasıl entegre olacağından, eğer bağlantılı uçuş varsa bağlantı uçuşta diğer havayolu ile nasıl bir entegrasyon yapılacağına kadar bunların hepsinin arka tarafında teknolojik altyapıları var. Ön planda görünen web sitesi, mobil uygulama tabii ki bizim işimizin en önemli kısımlarından bir tanesi, ama arka taraftaki havacılık endüstrisinin bütün diğer dişlilerinin içerisinde teknoloji olmak zorunda.
Teknolojiyle, havacılığın tanışması diğer sektörlere göre çok daha önce. Bunun sebebi de bu kadar kompleks bir yapıyı yönetmek için manuel reformlar artık belirli bir dönemde elvermemeye başlamasıdır. 1980’lerde dönüşüm başladı. O zamanlar koçan biletler vardı. Koçan biletlerin elektronik bilete dönüşü, ondan sonra arka tarafta acentelerin sistemlere bağlanması gibi işlerin hepsi çok büyük bir maceraydı havacılık sektörü için. Çünkü havacılık sektörü önce emniyetin olduğu bir sektördür. Bu hepimizin malumu. Bu dönüşümde de yalnızca bir şirketin bu dönüşümü yapması yeterli değil. Çünkü THY şu anda 120 ülkeye uçuyor. Bu ülkelerde ortak havayollarımız var. Yolcularımız başka havayolları ile başka yerlere doğru yolculuklarını devam ettiriyorlar. Burada bu bilet koçan mantığıyla işlerin yürümeyeceğini bir nokta görüldükten sonra teknolojik olarak bunu destekleyecek yapıların kurgulanması başladı. Ama şöyle bir handikap ile beraber başladı. Bu kadar entegre bir sistemin içerisindeki süreçleri değiştirmek hiç kolay değil. Yani böyle bir radikal dönüşümü emniyetin bu kadar kritik olduğu bir yapıda yapmak kolay olmadı. Bu dönüşümü yavaş yavaş yapmak zorunda kalındı. Çok net söyleyebilirim teknolojik olarak çok önden başlamasına rağmen havacılık sektörü şu anda mesela finans sektörüne göre birazcık daha geride kalmış durumda. Çünkü bu handikaplara sahip. Bu kadar entegre bir sistem tek başına değiştirilemeyeceği için bütün firmalarla beraber değiştirilmesi gerekiyor. Burada yalnızca hava yolları yok. Türk Hava Yolları da çeşitli şirketlerle, havalimanlarıyla çalışıyor. Her ülkenin başka başka düzenlemeleri var. Siz kafanıza göre gidip de ben bundan sonra biletimi böyle kesiyorum, böyle uçuyorum gibi bir şey deme şansınız yok. Bu sebeple bir hareket yapılacaksa tek başına yapamıyorsun, hep birlikte yapıyoruz. Teknolojinin son 4 -5 yıl içerisinde getirmiş olduğu önemli açılımlar, yapının dönüşümü konusundaki ivmeyi fazlasıyla arttırdı. Mesela IATA’nın ‘Endüstri Dönüşüm Grubu’ adını verdiği bir grup var. Biz de o grubun bir üyesiyiz. Bundan sonraki adımda; ‘Yolcumuzu daha memnun nasıl edeceğiz, daha hızlı bir şekilde yapıyı nasıl kurgulayabiliriz? Nasıl genel olarak herkesin mutlu olacağı bir yapı kurabiliriz?’ Diye uğraşıyoruz. Havacılığın her noktasında işin içerisindeyiz. Yani sözün özü biz olayın arka tarafındayız. Yapılan bütün işlerin arkasında da mutlaka bir BT (Bilgi Teknolojisi) dokunuşu var.
- THY Teknoloji ve Bilişim nasıl bir kadroyla çalışıyor?
Ben 2015 yılından beri THY’de bu görevdeyim. Geldiğim zaman 500 kişiye yakın bir arkadaşımız vardı. Hepsi de son derece kalifiye ve son derece iyi arkadaşlar. Bizim sektörümüzde “Önce güvenlik, önce emniyet” yaklaşımı vardır. Biz de mümkün olduğu kadar kendisini ispatlamış ürünleri, dünyanın her tarafında kullanılan ürünleri birbirleriyle iç içe sokarak, entegre ederek kullanmak şeklinde bir yaklaşım vardır. Böylece birbirini kopya eden firmalar haline geliyoruz. Ama geldiğimiz çağda teknoloji dijital farklılık yaratmak için en önemli unsurlardan bir tanesi. Biz 2015 yılında şöyle bir motto ile hareket etmeye başladık. Mümkün olduğu kadar fark yaratabileceğimiz bir konuda kendi özgün uygulamalarımızı devreye aldık. Eskiden dışarıdan X firmasının ürününü dünyanın tanınmış 5-6 havacılık firması kullanıyorsa onu alıp kendi sistemimiz entegre etmek gibi bir hedefimiz vardı. Ama artık bunun yerine kendi uygulamalarımızı kendimiz yapma noktasına doğru hareket etmeye başladık. Ekip sayımız 2019 yılında 900’ün üzerine çıkmıştı. Tabii salgın esnasında dijital ortamlara bu kadar talebin artması ekipte hafif bir dalgalanmaya neden oldu. Şu anda bütün gücümüzle tekrar ekibimizi toplayıp daha yukarı çıkmak için çabalıyoruz.
Gerçekten dijital teknolojinin ne kadar önemli olduğu bu pandemi döneminde çok fazlasıyla fark edildi. Bu arz talep fazla olduğu noktada bu işi yapan teknolojist arkadaşların üzerlerindeki baskı arttı. Daha ekonomik imkanlar sunan ortamlarda çalışma noktasına doğru onları evriltti. Özellikle bazı endüstriler var ki pandemi döneminde çok pozitif etkilendi. Mesela internetten alışverişi gibi… Böyle bir noktada neye ihtiyaç var? Tabii ki daha farklılık yaratacak sistemlere ihtiyaç var. O yüzden yalnızca Türkiye değil bütün dünyada bu online alışveriş ile ilgili talep o kadar arttı ki buradan da teknolojist arkadaşların bu kanallara doğru kayması o kadar fazlalaştı ki şu anda bir arz talep dengesinin bozulması söz konusu. Ama bu ilk kez olmadı. Bu şekilde giden istihdamlar da daha sonra geriye dönecek. Bir de şöyle bir gerçek var; Türkiye olarak özellikle uzaktan çalışmanın bu kadar arttığı bir dönemde çok değerli kaynaklarımızı yurtdışına kaybediyoruz. Bu yurtdışına kaybetme noktasında önüne geçebilecek engellerden bir tanesi Türkiye’de hem bu arkadaşları motive edecek hem bu arkadaşların kariyerlerini ve geleceklerini sağlayacak onlara tecrübe kazandıracak dünyada örnek şirketler oluşturup bunların üzerinden bu istihdam politikalarını kurgulayıp, burada bu arkadaşları mutlu edip ve geleceklerini garanti altına almalıyız. En kritik konu bu. Bizim de 2020 yılı sonunda 2021 yılı başında yapmış olduğumuz manevranın sebebi buydu. Ayrı bir şirket haline gelmemizin temelinde yatan en önemli unsur buydu. Bu arkadaşlarımızı biz Türkiye içerisinde gerçekten motive olacakları bir ortam yarattık. Bizim işte şöyle bir şey vardır iş ürettiğiniz zaman ne kadar çalışırsan çalış daha fazla motive oluruz. Ama bir şeyler yavaşlayıp, kafalar karışmaya başladığı anda senin de bağlılığın azalır ve sonrasında başka bir yere geçersin. Biz bu durumu yaşamamak için arkadaşlarımızı motive etmek gibi bir hedefimiz var. O yüzden de bu hareketi yaptık.
- Şimdi hem arkadaşlarınızı motive ediyorsunuz hem de THY içinde Bilişim ve Teknoloji AŞ olarak kendinizi önemli bir yere taşıma hedefiniz var. Sizin şirket olarak nasıl bir hedefiniz var? Teknoloji şirketi olarak ileride nerede olmak istiyorsunuz?
Biz büyük düşünüyoruz. Ben 2015 yılında bu pozisyona geldikten sonra 2018 yılında ilk bu öneriyle yönetim kurulunun önüne çıktım. Bunun çok ciddi bir fırsat olduğunu o anda fark etmiştim. Havacılık sektörü çok daha önceden teknolojik dönüşümüne başlamış, ama belirli noktalarda başat oyuncuların çok etkin olmasından dolayı dünyada birkaç tane çok önemli havacılık konusunda teknoloji sağlayıcısı var. Bunlar nerdeyse bütün dünyayı domine etmiş durumdalar. Bu dominasyon nedeniyle onların belirlediği maliyetlerden hizmet alınıyor. Ben burada ciddi bir potansiyel olduğunu net bir şekilde gördüm. Biz 2015 yılında bu dönüşüme başladık ve değer katacağımız konularda kendimiz geliştirmeye başladıktan sonra arkadaşların da özgüveni fazlasıyla geldi. Biz burada neden bu başat oyunculara rakip olmak için çalışmaya başlamıyoruz. Çünkü içeride 500’ün üzerinde geliştirilmiş kullandığımız uygulama var ve bunların her biri pazara çıkabilir. Tabii bazıları çok daha fazla alıcıya sahip olabilir. Bazıları zaman içerisinde satılabilir. Ama hem bir yandan Türk Hava Yolları’nın ihtiyaçları hiç bitmiyor. Biz sürekli bir şey üretmeye devam ediyoruz. Hem bir yandan da geçmişte ürettiklerimiz var. Burada çok ciddi bir değer var ortada. Bu değer ile beraber THY Teknoloji olarak vizyonumuz Türkiye’nin en büyük teknoloji ihracatçısı olmak. Türk Hava Yolları’nın adı o kadar önemli ki. Yurt dışına çıktığınız an Türkiye denince hatırlanan, söylenen ilk şey Türk Hava Yolları oluyor. Bu da otomatik kendi referansımızla beraber pazara çıkmamız konusunda bizi motive ediyor. Bizim daha çok yolumuz var. Bu vizyon bugünden yarına olacak bir şey değil, ama nihai hedefimiz burası. Bununla ilgili çalışmalara başladık. Bu çalışmalar çok da uzun sürmeyen bir dönem içerisinde meyvelerini üretmeye başlayacaktır.
- Şu an THY’nin kullandığı teknoloji ve bilişime dair ürünlerin ne kadarı yabancı ne kadarı yerli?
Şöyle bir gerçek var; biz ne kadar yerlileştirsek de bunun tabanında yatan o sunucu altyapıları, onun üzerindeki işletim sistemleri ile alakalı dışarıya bağımlılığımız devam ediyor. Ama bunun üzerine yazılan uygulama katmanında tam kesin olarak söylememekle beraber yüzde 70’e 30 gibi bir oran var diyebilirim. Yüzde 70 hala dışarıya bağlı, yüzde 30’nu ise kendimiz artık içerde üretecek hale geldik. Ama çok ciddi bir bütçeden ve çok ciddi fazla sayıda uygulamadan bahsediyoruz. Bunların hepsinin dönüşümünü tercih eder miyiz dersek ben etmem. Çünkü bazılarından fayda sağlamıyoruz.
- Teknoloji ve bilişim dönüşümünü, THY özgün ve yerlileştirmeyi nasıl yapıyorsunuz?
Bizim THY olarak pazara sunduğumuz her türlü hizmet aslında altında bir teknolojik altyapı barındırıyor. Bizim şu anda ürünün farklılaştırma dediğimiz projelerden bir tanesi. Biz bunun altyapısını teknolojik olarak tamamladığımız zaman biz bunu pazara sunacağız. Her yapılan iş, ürün değiştirme, ürün geliştirme noktasında bizim ekiplerimiz devrede. Bu satılan ürünlerle ilgili yapılan işlemlerin bütün verileri de bizim sistemlerimize kaydedilmeye başlıyor. Tonlarca veriden bahsediyoruz şu anda. Müşteri veritabanı olarak belki de Türkiye’deki en büyük veritabanı bize ait. Belki de dünyadaki en büyüklerden biri bize ait, çünkü THY 127 ülkede 300’ün üzerinde havalimanına uçan bir kuruluşuz ve her milletten müşterisi var. O yüzden çok ciddi bir veri havuzumuz olduğu kesin. Bunun içerisinde. optimizasyon yani işi daha etkin bir şekilde yapma noktasında çok ciddi fırsatlarımız olduğu da kesin. Tabii ki bunları bir sırayla değerlendiriyoruz. Mesela ikram konusunu biliyorsunuz. İkram havayollarında en önemli masraf kaleminden biridir. Biz ne yaparız normalde standartta kaç yolcumuz varsa o kadar ikram koyarız ve bu sayede de kimse mağdur olmaz. Ama şöyle bir sonuca neden oluyor. İndiğiniz zaman gece uçuşu olur ve bu ikramların yarısı yenmez. Bunlar israf olur ve atılır. Maliyetler gereksiz bir şekilde şişer. Biz o yüzden ne yapıyoruz? Uçulan rota uçuşu esnasındaki uçağın, yolcularımızın hangi ülkelerden, hangi ırk, cinsiyettenler, kiloları kaç ise elimizde bilgi var. Bu uçuş saat kaçta yapılıyor’ gibi bilgilerin sürekli verilerini toplayıp, derleyip her uçuşta bir tahminleme yapıyoruz. Bu uçağa bu kadar yüklemek yerine belki yüzde 70’ini yükleseniz ya da yüzde 60’ını yüklerseniz hiçbir risk olmadan bu uçakta bir sorun olmadan bütün yolcularımıza yemek yetecek şekilde ikramlar sağlanabilir. Bunu yaptığınız zaman birkaç yüz bin dolar değil, milyonlarca dolarlık tassarruf söz konusu oluyor. Burada yaptığınız en ufak yüzde 1’lik dahi bir iyileştirme, dönüşü birkaç milyon dolar eder. Bu örneklerden bir tanesi. Havacılık sektör olarak ilk teknolojik dönüşümü yaptığı için zaten buna alışık. Biz optimizasyon olmadan yaşayamayız. Şu anda bizim 20 bine yakın uçucu personelimiz var. Bu personellerimizin düzgün bir şekilde hem onları mağdur etmeden hem bu uçaklarımızı yerde bırakmadan uçuş saatlerine, hangi regülasyona göre hangi sertifikalar sahip olduklarına göre sürekli olarak bunları arka tarafta planlamasını yapıyoruz. Bu planlamaya göre önümüzdeki dönemde ne kadar daha ekip almamız, ne kadar daha ekiple yolumuza devam etmemiz gerekiyor, kararlarını veriyoruz. Bir uçağı uçurmak için yatıya giden ekibimizin yanına oradaki risklere göre bu tarafta kaç kişinin kalması gerekiyor gibi planlaması ve bunların optimizasyonu yapılıyor. Çünkü burada yanlış bir planlama yaparsanız yine ciddi bir maliyet karşınıza çıkar. Bunlara baktığınız zaman bu arka tarafta sürekli çalışan mekanizma var. O yüzden biz bu konuda daha yetkiniz diyebilirim. Datanın bizim hayatımızda olmazsa olmaz olduğuna dair çok örnekler verebilirim.
- THY aynı zamanda büyük data üreten bir şirket. Bu kadar datayı nasıl işliyorsunuz? Verilerin analizi nasıl yapılıyor? Nasıl bir ekip çalışması söz konusu?
Şu anda bundan belki 5 yıl önce olmayan rollerimiz var. Artık data scientist (veri bilimcisi) var. Teknoloji dünyası içerisindeyseniz bu dönüşümü çok da fark edemezsiniz. Ama bir 5 yıl önceki resme gidip bakıyorsunuz ve ne kadar farklı olduğunu görüyorsunuz. Biz 5 yıl önce bunlar hiç konuşmazken yalnızca o zaman veri tabanlarının raporlarını ya da yalnızca üst yönetimin önüne çıkan raporlara düşünürken, şu anda bizi yönlendirebilecek test edebilecek aşamaya geldi. Biz hiç görmediğimiz alanlarda dahi bize, önerilerde bulunabilecek veri işleme metotları ortaya çıkmış durumda. Bunları da data scientistler yapıyor. Artık üniversitelerde böyle bir anadal var. Bunlar doğrudan bilgisayar mühendisi değil daha çok endüstri mühendisliği, onun üzerine matematiksel alanlardan gelene arkadaşlar da var. Tabii bunların altında teknoloji de sürekli gelişiyor. Onların işlerini kolaylaştıran, hayatlarını kolaylaştıran birçok unsuru da biz onlara sunuyoruz. Ondan sonra da helvayı yapmaya çalışıyoruz.
- Bu anlattıklarınızın yolculara yansıyan ne gibi faydaları var? Sanırım en önemli faydası galiba doluluk oranlarının verimliliğiyle uçuş maliyetlerinin düşürülmesi bir faydası. Bu konuyla ilgili neler söylersiniz?
Öncelikle bir ticari kurumdan bahsediyoruz. Sonuç olarak herkes ne için işini yapar? Para kazanmak için yapar. Bütün havayolları ticari bir kurumdur. Ama ne kadar maliyetlerini kontrol edemezse tabii ki kar etmek için bilet fiyatları o kadar yukarı çıkar. Böyle bir noktada biz arka tarafta optimizasyon yaptığımız her noktada aslında dönüp kendi müşterimize bunu yansıtıyoruz. Fiyatları yukarıya alırsanız, çekerseniz bir noktada artık bilet satamaz hale gelirsiniz. Biz buradaki optimal noktayı müşterimize memnun edecek, gerçekten bizimle uçmayı, pazardaki diğer yolcuların tercihlerine göre bizim rakiplerimize göre en uygun fiyatı nasıl vereceğimizi vesaire biz hep bu yöntemlerle belirliyoruz. O yüzden de THY olarak bizim fiyatlarımız çok yüksek değil.
- Peki bu veri analizleri eşliğinde yolculara ne tavsiye edersiniz? Bilet alırken neye dikkat etmeleri gerekir?
Biz THY olarak yıllık olarak tarifeleri oluşturur ve yıllık olarak biletleri satışa sunarız. Bu pandemi döneminde tabii ki normal gidişatının dışında bazı durumlarla karşılaştık. Ama normalde yıllıktır. Hepsinin arkasında yine aynı optimizasyon var. Yani bir alma alanı var ve bunun üzere çıktığımız zaman bu fiyattan biletin satılmayacağını biliyorsunuzdur. Bunların hepsini biz sistematik olarak arka tarafta bu optimizasyon sistemleriyle, data analitikleriyle hesaplayıp ona göre koyuyoruz. Mesela bizim çeşit çeşit yolcularımız var, hepimiz uçuyoruz. Bazıları yıllık olarak planlanıyor. Benim kızım bir gün Amerika’da okumaya karar verirse ben onun bütün biletlerini erken almayı tercih ederim. Yolcularımıza da bunu öneririm. Çünkü ne kadar erken davranırsanız, biletleri o kadar uygun fiyatla alabilirsiniz. Çünkü uçaklarda doluluk ne kadar artarsa fiyatlarda buna göre değişir. Yani benim buradaki tek önerim şu olur, ihtiyaç ne zaman oluşursa o zaman alınsın. Eğer ihtiyaç tarihi belli ise gidin erkenden alın. Söz konusu ihtiyaç ne zaman oluşursa biletin o zaman alınması en idealdir. Bunun haricinde şimdi en çok sorulan soruların bir tanesini de ben söyleyeyim, anlatayım. Bana da hep bu sorulur, arkadaşlarımda bunu bana çok sorarlar “New York’tan İstanbul’a bilet alıyorum 1000 TL, aynı uçakla New York’tan İstanbul aktarmalı Tel Aviv’e uçacağım 700 TL. Nasıl böyle oluyor ?” Bu en çok cevabı merak edilen bir soru. Biz THY olarak 127 ülkeye uçuyoruz. 300’ün üzerinde havalimanını uçuyoruz. Bu geçtiğimiz iki yıl saymazsak 80 milyon civarında yolcuya doğrudan hizmet veriyoruz. Böyle bir noktada bizim yapmak istediğimiz, yapmaya çalıştığımız şey bütün ağımızı optimize etmek. Bu fiyatlandırmanın arkasında yeni teknoloji sistemleri var. Yalnızca bir uçuş hattını optimize etmek bizim için yeterli değil. Biz New York’tan Tel Aviv’e daha uzun sürede uçuyoruz, ama Tel Aviv hattını doldurmak için onu feeder (besleyici) adını verdiğimiz birçok lokasyon var. Bütün network içerisindeki bütün uçuşlarımızın fiyatlarını hem müşterimizin memnun kalacağı hem de kar edebileceğimiz noktaya çekmek için biz bütün networkte ki bütün fiyatları optimizasyonu birlikte yapıyoruz. Bu, anlatması kolay bir konu değil, ama ben New York’tan İstanbul’a uçuyorum tamam. Orada belki 10 bin kilometre yol yapıyorum sonra Tel Aviv için 4-5 bin km daha yol yapıyorum. Burada nasıl daha ucuza oluyor bu? Çünkü ben New York’tan İstanbul’a zaten uçuşun kendi doğası gereği belirli bir fiyatta ama İstanbul’dan Tel Aviv uçuşu öbürü kadar fazla dolamıyor. İstanbul- Tel Aviv uçağının da 170-180 yolcu ile uçması lazım. O yüzden ne yapıyorum ben dışarıdan, İstanbul’dan değil de dünyayı birbirine bağlayan bir havayolu olarak diğer hatlardan gelenlerle dolduruyoruz. O yüzden İstanbul’dan değil de dünyanın diğer merkezlerden hangilerinden Tel Aviv’e uçulur diye datayı koyup ona göre her bir hattın fiyatını belirliyoruz. Burada yalnızca tek bir yönün değil, bütün ağın optimizasyonu yapmak zorundayız. Öbür türlü kendi maliyetlerimizi ve geleceğimizi kurgulamamızın imkânı olmaz.
- Peki rakip teknoloji şirketlerini nasıl takip ediyorsunuz? Mesela sizin gibi havayolu çatısı altında teknoloji geliştiren şirketler de var. Belli havayolu ittifakları içinde yer alan şirketler var. Bir havayolu çatısı altında olmadan bağımsız çalışanlar da söz konusu…
Bu bağımsız olanların da hepsi aslında vakti zamanın da bizim gibi havayollarının içerisinden çıkmış olan şirketler. Dünyada iki tane başat oyuncu var. Bir tanesi Amerika’nın en büyük havayolundan çıkmıştır. Bir tanesi de Avrupa’daki en büyük havayollarının oluşturduğu konsorsiyumundan çıkmıştır. Zaman içerisinde bunlar ayrı şirketler haline gelmiştir. Şöyle bir gerçekte var. Ayrı bir şirket haline geldikten sonra dünyadaki bütün havayollarından daha fazla kar etmektedirler. Büyüklük olarak da çok ciddi büyüklüğe ulaşmışlardır. Tek hizmet verdikleri sektörde havacılık sektörüdür. O yüzden de Türk Hava Yolları Teknoloji ve Bilişim olarak önümüzde çok ciddi bir fırsatlar olduğunu görüyorum.
- Bu teknoloji ve bilişim yolculuğunun neresindeyiz?
Şu anda biz bu yolun daha başındayız. Önümüzde ciddiye alınması gereken bir yol var. Önümüze koyduğumuz hedef belli. Ticari olarak iyi bir noktaya gelmek için en önem verdiğimiz şeyin çalışanlar olduğunun bir kez daha altını çizeyim. Biz çalışanlarımızı öncelikle motive edecek altyapıları kurgulamak ile işe başlamayı özellikle tercih ediyoruz. 2020’nin başında kurumsal avantaja erişmek için belli ürünlerle işe başladık. Ama yatırım çalışanlarımızı sürekli devam ettireceğiz. Çünkü Türkiye’nin teknolojiye ihtiyacı var. Türkiye’nin teknolojiye ihtiyacı olduğu noktada bizim gibi firmaların varlığına ihtiyacı var. Bu firmalar da Türkiye’ye değer katmaktadır.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.