SSB, “Savunma Sanayii Kahramanları Serisi”nin ilk bölümünde Bakü’nün Kurtarıcısı Nuri Killigil’in hayatının anlatıldığı bir animasyon film paylaştı.
Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), Azerbaycan’ın 30 yıl önce kaybettiği topraklarını Ermeni işgalinden kurtarmak amacıyla askeri operasyon başlattığı bugünlerde anlamlı bir paylaşımda bulundu.
Başkanlık, başlattığı “Savunma Sanayii Kahramanları Serisi”nde ilk olarak Bakü’nün Kurtarıcısı Nuri Killigil’in hayatına yer verdi.
Killigil’in hayatı şu cümlelerle anlatıldı:
1890… Manastır…
1890 yılının Manastır’ında, ıssız ve karanlık gecenin sessizliğini, dünyaya yeni gelen bir bebeğin ilk çığlığı bozdu.
Bu güzel bebek, ileride, Osmanlı ordusunun şerefli bir subayı ve Türk Savunma Sanayii’nin öncülerinden biri olacaktır.
Genç Nuri, vatan ve millet aşkını ailesinden alır. Babası, ağabeyi ve amcası tarafından giyilen o şanlı üniforma henüz çocuk yaştayken genç Nuri’nin hayallerini süslemeye başlar.
Yaklaşmakta olan cihan harbi ve iç karışıklıklar içinde var olma savaşı veren Anadolu’nun kurtuluşu ise Nuri gibi vatansever gençlerin o tertemiz hayalleriyle mümkün olacaktır.
1903… Manastır Askeri Rüştiyesi…
Türk tarihinde çok önemli bir yere sahip Enver Paşa’nın kardeşi olan Nuri Bey, ağabeyinin izinden gitmek ve vatanın kurtuluşunda rol almak ülküsüyle askeri okula başlar.
1911 – 1912 Libya Trablusgarp Cephesi…
Askeri okulu başarıyla bitirdikten sonra Yüzbaşı rütbesiyle gönüllü olarak, Libya’daki Trablusgarp Cephesi’ne giden Nuri Bey, Trablusgarp Cephe Komutanlığı’na atanır.
1918… Kafkasya Osmanlı İslam Ordusu Cephesi…
Trablusgarp’ın savunmasında oynadığı etkin rol sayesinde önce Binbaşı, daha sonra Yarbay rütbesine yükseltilen Nuri Bey, fahri ferik rütbesiyle Kafkas İslam Ordusu Komutanlığına atanır. Yarbay Nuri Bey, bu görevinde, Azerbaycan Türkleriyle omuz omuza, Rus ve Ermeni güçlerine karşı savaşarak, düşmana savaşın cehennemini yaşatır. Burada verdiği mücadele ve başarı nedeniyle yıllar sonra, “Bakü’nün Kurtarıcısı” olarak anılacaktır.
1919 – 1923… İstiklal Harbi…
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Mondros Mütarekesi’yle birlikte yurdu işgal eden düşmanlar, karşılarında, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını bulur. General rütbesine terfi eden Nuri Bey de, istiklal mücadelesinin en ön safında yerini alır.
Onların bu üstün gayreti neticesinde İstiklal Savaşımız zaferle sonuçlanır. Fakat daha yapılacak çok iş vardır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte ardı ardına kalkınma hamleleri yapılır.
Bu kalkınma hamlelerinin sancaktarlarından biri olan Nuri Bey, soyadı kanununun kabul edilmesiyle birlikte “Killigil” soyadını alır. Bu isim, babasının doğum yeri olan ve Tuna Nehri’ni kuzeyden güneye doğru izleyen hattın üzerinde yer alan Kilya kentinden gelir.
Nuri Killigil, özellikle mekanik konusunda edindiği engin bilgileri, Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü bir savunma teknolojisine sahip olması için kullanır.
Nitekim Nuri Bey’in savunma sanayii alanına yönelmesinin en önemli nedeni, Türk Ordusu’nun mekanik alandaki yetersizliğini ve teknolojik açıdan güçlü bir savunma teknolojisine sahip olamadığını görmesinden kaynaklanır. Nuri Killigil, engin savaş tecrübesi ve harp teknolojisi alanındaki birikimiyle bu eksikliği gidermek üzere kolları sıvar. Uzun, özverili ve sancılı yeni bir süreç başlamıştır. İlk fabrikasını Zeytinburnu’nda kurar.
Burada, tamamen kendi imalatı olan tüfek, tabanca, el bombası, uçak bombası ve top mühimmatı üretir. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin övünç kaynaklarından olan bu ürünler, dost ve müttefik ülkelere de ihraç edilir.
Mısır, Pakistan, Suriye ve özellikle Filistin’e silah ihraç etmesi, İslam coğrafyasında kontrol sağlamaya Batı dünyasının dikkat ve tepkisini çeker.
Nuri Bey’in dünya çapındaki en büyük başarılarından biri de kendi adını verdiği Nuri Killigil tabancasıdır. Bu tabanca, dönemin en iyilerinden biri olarak tescillenir.
1938… Sütlüce…
Bu başarılarla birlikte üretim kapasitesini daha da artırmak isteyen Nuri Bey, Zeytinburnu’ndaki fabrikasını, Sütlüce’ye taşır. Daha sonra Pendik’te açtığı yeni fabrikayla Türk Savunma Sanayii’nin güçlenmesi yolunda önemli bir adım daha atar.
1946 İzmir/Karaburun
Nuri Bey, İzmir Karaburun’da bulunan cıva madenini de faaliyete geçirir. Cıva, kimya ve elektrik bilimleri bakımından son derece kullanışlı bir madendir. Bu bakımdan savunma sanayii açısından hayati önem taşıyan cıva madeni sayesinde, ekonomik kalkınmaya büyük bir katkı sağlanır.
2 Mart 1949… Sütlüce…
Tarih, 2 Mart 1949’u gösterdiğinde, Türk Savunma Sanayii’nin yaşadığı en büyük felaketlerden biri vuku bulur. Sütlüce’de bulunan silah fabrikasında, bilinmeyen bir nedenden ötürü bir patlama yaşanır. Patlamayı haber alan Nuri Bey, yardımcısıyla birlikte fabrikaya koşarak işçilerin derhal binadan çıkmalarını emreder. Kendisiyse depoda bulunan havan toplarını kurtarabilmek umuduyla alevlerin acımasızca kemirdiği fabrikaya girer.
İtfaiye erlerinin bütün çabalarına rağmen depoda bulunan mühimmatlara ulaşan yangın, büyük bir patlamaya daha neden olur.
İstanbul’un pek çok yerinden hissedilen patlama sonucunda, yangına müdahale etmeye çalışan itfaiye erleriyle birlikte, Nuri Bey de şehit olur. Nuri Bey’in naaşı, yapılan tüm çalışmalara rağmen bir türlü bulunamaz. Yaşanan bu facia, mazlum milletlere silah ihracatı yapan Nuri Killigil’in, dış güçler tarafından sabotaja uğradığı ihtimalini de güçlendirir.
Ömrünü vatanına ve milletine adayan, gençliğini cephelerde tüketen, tüm engellere rağmen Türk Savunma Sanayii’nin güçlenmesi için insanüstü bir çabayla uğraşan Nuri Killigil, Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesinin aziz bir neferi olarak şehadet makamına yükselir.
Yaşanan faciada toplam 28 kişi hayatını kaybeder…
Ne var ki bir türlü aydınlatılamayan bu esrarengiz olay, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin savunma sanayii alanında yıllar sonra yapacağı atılımların önüne geçemeyecektir. Dönemin en önemli silah fabrikalarını kuran Nuri Killigil’in düşleri, günümüz dünyasında saygın bir yer edinen güçlü Türkiye’nin girişimcileri, mühendisleri ve işçileri sayesinde gerçeğe dönüştü.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.