Milano’da yaşadığım beş ay boyunca şehirde yaptığım aktivite ve keşfettiğim güzel mekânlardan ve deneyimlediğim güzel tatlardan bahsetmek istiyorum. Bu nedenle ‘Duomo Katedrali’ni görmelisiniz’ gibi klasik tavsiyelerden ziyade şehrin biraz daha farklı noktalarına dikkat çekmeye çalışacağım.
Hürriyet’ten Didem Bozdemir’e göre; Bu seyahatimden önceki gelişlerimde Duomo ve Navigli’de gezmek dışında yapacak yeni bir şey aramıyordum ama uzun süreli vakit geçirdikçe insan farklı şeyler yapma ihtiyacı hissediyor. Keşfettiğim her yeni yerde bunu daha önceden nasıl bilmem deyip durdum. O yüzden hemen sizinle bildiklerimi paylaşıyorum. Öncelikle East Market’ten bahsetmek istiyorum, tarihlerini Facebook’tan takip edebileceğiniz şehir merkezinin biraz dışına kurulan çok büyük bir vintage pazar, burada küçücük bir düğmeden devasa ev objelerine kadar her şeyi bulabiliyorsunuz. Ayrıca pazarın dışında küçük stantlardan atıştırmalık alıp biranızı canlı DJ performansı eşliğinde yudumlayabileceğiniz bir alan kurulu. Burada hem gezip hem yemek yiyerek çok keyifli zaman geçirebilirsiniz. Eğer böyle pazarları seviyorsanız Navigli’de ayın son pazar günü kurulan antika pazarına da göz atabilirsiniz ama daha çok el emeği tasarımları tercih ediyorsanız Isola bölgesinde bulunan, genç tasarımcıların tercih ettiği Bar Frida’yı da ziyaret etmenizi öneririm.
Mimariye ilginiz varsa metroyla kolaylıkla ulaşabileceğiniz Garibaldi istasyonunda inip Milano’daki en uzun yapı olan UniCredit binasını ve hemen çaprazındaki Bosco Verticale adını verdikleri dikey orman anlamına gelen yapıyı incelemenizi şiddetle tavsiye ederim. Bu bölgeye geldiyseniz yürüyerek hemen ulaşabileceğiniz harika bir diğer adres ise adını bulunduğu caddeden alan ‘10 Corso Como’ adındaki mağaza. İçinde lüks markalardan kitaba kadar her şeyi bulabileceğiniz konsept bir dükkan…
Aynı zamanda avlusunda kahvenizi içebileceğiniz çok huzurlu bir ortam sunuyor. Mimariden devam etmek isterseniz Villa Necchi Campiglio’yu ziyaret edebilirsiniz. Burası tasarımını ünlü mimar Portoluppi’nin tamamladığı geleneksel soylu İtalyan evlerinden eşsiz bir örnek. Buradan çıktığınızda hemen bir sokak ötedeki Villa Invernizzi’nin bahçesine bakarsanız şehre tropikal bir esinti veren pembe flamingoları görebilirsiniz.
Hem çağdaş sergilerinin hem de yapının kendisini görmeden eve dönmemeniz gereken bir diğer adres ise Fondazione Prada… Sanat ve mimariyi birbirinden ayırmadan kullanan bu yerdeki sergileri gezdikten sonra yapının içindeki ünlü yönetmen Wes Anderson’ın tasarladığı Bar Luce’yi ziyaret ederseniz filmlerinde kullandığı simetriyi burada da hissedeceksiniz. “Şehirden uzaklaşmayalım ama farklı kültürel etkinliklere katılalım” diyorsanız Navigli’deki Base’nin etkinlik takvimini kontrol etmenizi öneririm. Hazır Navigli bölgesindeyken Woodstock adında harika lazanyalar yapan ve nedense çok da ünlü olmayan bu basit İtalyan lokantasını es geçmeyin. Yemek için farklı bir alternatif arıyorsanız İtalya’da Brezilya mutfağının ne işi var yargınızı bir kenara koyun ve Temakinho’nun Magenta şubesini ziyaret edin, kesinlikle tatmanız gereken lezzetlere ve görmeniz gereken bir ambiyansa sahip bir yer ancak rezervasyonu restoranı uygulamasını indirerek online olarak yapabiliyorsunuz.
Gece hayatına gelirsek, kulüp yerine daha sakin bir akşam geçirmek, içkinizi içip manzara seyretmek isterseniz Duomo meydanındaki Terrazza 21’i tercih edebilirsiniz. Navigli’deki Mag Cafe de samimi ve sakin bir akşam için ideal, küçücük bir mekâna ne kadar çok eşya sığabildiğini görünce çok şaşıracaksınız. Milano’da yaşadığım bu kısa süre boyunca bunları daha önce keşfedemediğim için üzülmüştüm umarım siz gittiğinizde bunlardan bir kaçını deneyimleme şansı yakalarsınız.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.