2016 yılında Rusya’nın tek uçak gemisi olan Amiral Kuznetsov, Akdeniz’den utanç verici bir görev turundan döndüğü sırada kuzeye doğru süzülen kalın ve siyah dumanlar çıkararak İngiliz Kanalı boyunca ilerlemişti. Taşıdığı 15 savaş uçağından biri Suriye’de vurularak denize düşerken, bir diğeri güverteye güç bela indiğinde yerine yanaşmakta zorluk çekecek derecede sendelemiş, en sonunda da Murmansk’ta deniz üssüne yanaştığı sırada limandaki 70 tonluk bir vinç güvertesine çarparak büyük bir hasar oluşmasına neden olmuştu.
Rusya’nın silahlı kuvvetleri konusunda uzman olan Michael Kofman şanssız Kuznetsov için; “Gerçekte bir görevi olmayan fazlasıyla büyük beyaz bir fil gibidir” diyor ve öyleyse neden o zamandan beri can sıkıcı olumsuzluklara yol açan ve her geçen gün daha da geriye giden bu fil için sürekli tamir parası ödenmektedir sorusunu da, “Büyük bir deniz gücü olduğunu cümle aleme göstermek için” diye cevaplıyor.
Uçaklar için yüzen pist olan bu gemiler, geçen yüzyılın büyük bölümünde denizcilikte ciddi bir üstünlüğe işaret ederlerdi. Esasında, diğer gemilerin korunması için hava savunması sağlamanın bir yolu olduğu düşünülürken, İkinci Dünya Savaşı’nda taşıyıcılar ve onların güvertesindeki uçakların birbirleriyle savaştığı ana savaş taktiklerinin bir aracı olduğu da fark edildi. Ancak, Sovyetler Birliği’nin bir deniz gücü olmaması nedeniyle, uçak gemilerine biçilen bu rolden 1945’ten sonra büyük ölçüde vaz geçilmiştir. Çünkü, soğuk savaşın kalbi Orta Avrupa düzlüklerinde ve üçüncü dünya hinterlandlarında atarken, Amerika, denizlerde kendisi ile boy ölçüşebilecek yarışmacılar olmamasına rağmen; savaş gemilerini daha güçlü hale getirerek, nerede ihtiyaç duyarsa orada hava üstünlüğü kurmak için kullanılmıştır.
Kore Savaşı’nda Amerikan hava saldırılarındaki uçuşların yüzde 41’i ve Kuzey Vietnam’daki baskınların yarıdan fazlası savaş gemilerinden kalkan uçaklar tarafından gerçekleştirilmişti. 2001’de Afganistan’da başlayan savaşın ilk üç ayında tüm saldırı görevlerinin dörtte üçü uçak gemilerinden havalanan jetler tarafından, iki yıl sonra Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Irak savaşında kendi topraklarının kullanılmasını reddettikleri için işgalin ilk ayında, bir arada daha güçlü hale gelen 5 uçak gemisi konuşlandırılarak, 8 binden fazla saldırı yine bu gemilerden havalanan jetler tarafından gerçekleştirilmişti. 2014’de İŞİD Irak’a ani bir saldırı düzenlediğinde de, USS George HW Bush, Arap Denizi’nden hızla Basra Körfezi’ne koşarak İŞİD’e karşı koymak üzere bir aydan fazla bir süre havadan müdahale etmek için sadece bu gemi kulanılmıştır.
Yasal düzenlemlere uygun olarak kendi el kitaplarında bulunan hükümler, Amerikan deniz kuvvetlerinde bulunan 11 süper uçak gemisini diğer gemilerden oldukça farklı hale getiren özelliklerinin var olmasına yol açmaktadır. Uçan savaşçıları, keşif ve bombardıman uçaklarını yakınlarda bulunan müttefiklerin hava üslerini kullanmaya ihtiyaç duyurmayacak şekilde istediği yere uçurabilmektedirler. Jet uçağı bulundurma yeteneğine sahip uçak gemileri olan diğer ülkeler -İngiltere, Çin, Fransa, Hindistan, İtalya, Rusya ve İspanya- daha küçük ve daha az güçlü gemileri tercih etmekle birlikte bu ülkelerin uçak gemisi sayıları her geçen gün artmaktadır. Mevcut durumda, İngiltere, Hindistan ve Çin yeni gemi yapım çalışmalarına başlamış, İngiltere filosunu ikiye katlamayı, Hindistan 3 yeni gemi ilave etmeyi ve Çin de 2035 yılına kadar 6 yeni gemiye sahip olmayı planlarken, Japonya bu artış furyasına katılarak Aralık 2018’de 2 adet Izumo sınıfı savaş gemisini jet taşıması için uçak gemisine dönüştüreceğini açıklamıştır.
Uçak gemileri uzun süredir denizaltılar tarafından çok açık bir şekilde tehdit edilirken, yeni kızağa konulan projelerle başlatılan genişleme modasına yol açan öneriler yerinde tavsiyeler midir? Arjantin donanması, Falkland Savaşı sırasında İngiliz denizaltılarından duyduğu korkuyla, sahip olduğu tek gemisini limanda tutmayı tercih etmişti. Şimdi ise; bu gemilere karşı geliştirilen karadan ve havadan ateşlemeli silahlar nedeniyle su üstünden gelebilecek ve her geçen gün artan daha büyük bir tehdit altına girdiklerinden güvende kalabilmek için, faydalı oldukları her deniz miline düşen zamandan daha fazla bir zamanı kıyıda geçirmek zorundadırlar. Füze sistemlerindeki gelişmeler taşıyıcılardaki uçaklardan beklenen görevleri yerine getirebilme yeteneklerini azalttığından haklı nedenlere dayanarak ortadan kaldırılma eğilimdedir. (Bu kapsamda S-400’lerin karadan havaya fırlatılma özellikleri yanında daha gelişmiş model olan S-500’lerin daha uzun menzilde hem karadan havaya, karadan karaya ve hem de farklı hedeflere aynı anda yöneltilebilmesi itibarıyla rakipsiz olduklarını ve uçak gemileri için en büyük tehdit olduklarını not edelim. Yukarıdaki açıklamada da belirtildiği üzere, Rusya, Amerika’ya muazzam bir deniz gücü oluşturarak cevap vermek yerine deniz gücünü etkisiz hale getirecek bir füze sistemi ile cevap vermiş oluyor. Bu şekli ile daha akılcı ve daha az maliyetli görünmektedir. Ç.N.)
Donanmadan emekli olan kaptan Jerry Hendrix, “Amerikan filosunun kraliçesi esas olarak savaş gemilerini desteklemek için tasarlandığı halde onlar gibi olma tehlikesiyle karşı karşıya; büyük, pahalı, savunmasız ve şaşırtıcı bir şekilde zamanın savaş yöntemleriyle alakasız” diyor. O halde ülkeler, uçak gemisi filolarına devasa hataları hep birlikte yapmak için mi muazzam miktarda para harcıyorlar? Eğer öyleyse, Amerika’nın gücünü belirleme ve müttefiklerini koruma biçimi için bu ne anlama gelmektedir?
Amerikalılar uçak gemileri, arabaları ve lokantalarda yedikleri yemeklerin porsiyonlarında görüldüğü üzere büyük olan şeyleri sevdikleri gibi, onları çok pahalı hale getiren iyi olmaları konusunda da ısrar ederler. 2017 yılında hizmete girdiğinde, yeni bir taşıyıcı sınıfında birinci olan 100 bin tonluk USS Gerald R. Ford, 13 milyar dolarlık maliyeti ile tarihin en pahalı savaş gemisi olmuştur. Bu meblağ, İran’ın her yıl tüm silahlı kuvvetlerine harcadığı miktara eşit olduğu gibi Nimitz’in önceki sınıfının sonuncusu olan ve 10 yıl önce imal edilen George HW Bush’un neredeyse iki katına denktir.
Egonun yazılı çekleri
Çekler yelken açmadan veya bir şey uçurmadan önce imzalanmıştır. 1985 yılında, denizcilik havacılığına aşırı milliyetçi yaklaşımıyla ilgi çeken eşcinsel zafer türküleri söyleten “Top Gun”ı çekerken film yönetmeni olan Tony Scott, tek bir manevranın çekimi için USS Enterprise’daki mükemmel aydınlatmayı elde etmek için yapılmasını istediğini ışıklandırma donanımın stüdyosuna maliyeti 25 bin dolar oldu. Nimitz sınıfı bir uçak gemisinin güvertesindeki çeşitli sınıflardaki personelin 6 bini bulması nedeniyle işletme ve bakım maliyeti yıllık 726 milyon dolardan daha az değildir. Bu rakam aynı amaçlarla Danimarka donanmasının harcadığı paraların neredeyse iki katı. Güvertede görev bekleyen uçakların her birinin tedarik maliyetinin 3-5 milyar dolar arasında ve bu uçakların işletme ve bakım maliyetlerinin de yıllık 1,8 milyar dolar olduğunu göz önünde bulundurarak toplam maliyete bunları da ilave edelim.
Daha tasarruflu ülkelerin başka seçenekleri de var. İngiltere’nin haziran ayında görevde bulunan Savunma Bakanı’na göre; şu anda Kuzey Atlantik’teki F-35 jetleri ile deneme seyirleri yapan 65 bin tonluk HMS Kraliçe Elizabeth’in (Ona sevecen bir dille “Büyük Liz” diyoruz) yeniden inşa edilme maliyeti İngiltere’ye 5 milyar Sterlin’in (6.2 milyar dolar) altındadır. Henüz hizmete girmemiş olan sınıfının bir sonraki gemisi HMS Galler Prensi’nin beşte bir daha ucuza mal olacağı söyleniyor. Ayrıca, üzerinde birkaç boya çiziği oluşmuş bu gemiler için satınalmaya hazır bir ikinci el pazar da vardır. Çin’in ilk uçak gemisi olan olan Liaoning, Kuznetsov’un kardeş gemisi olarak yarı inşa edilmiş halde hayata başladı. Ukrayna tarafından komik bir bedel olan 20 milyon dolara Hong Kong merkezli bir kodamana satıldıktan sonra, satın alan kodaman 100 milyon dolar daha harcayarak gemiyi Çin’e taşımıştır. (Odesa limanından yola çıkan geminin Bogazlardan geçişi Montrö Sözleşmesi kapsamında tartışma konusu olmuş, geçiş sırasında bu geminin yüzer gazino yapılacağı beyan edilmişti. Ç.N.)
Yine de mütevazı büyüklükteki taşıyıcılar bile kaçınılmaz olarak iyice gerilmiş askeri bütçelerin hatırı sayılır bir oranını alacaktır. Ford’un maliyeti, Amerika’nın yıllık savunma bütçesinin yüzde 2’sinden azdır; Queen Elizabeth İngiltere’nin yıllık savunma bütçesinin yaklaşık yüzde 15’ini temsil etmektedir. 2010’dan 2013’e kadar İngiltere’nin genel kurmay başkanı olarak görev yapan General Sir David Richards, “Aynı paraya beş yeni fırkateyn alabilirdik” diyerek hükümeti Galler Prensi’nin yapılmasını iptal etmeye çağırdı. Sir David’in halefi General Nick Houghton, Mayıs ayında İngiltere’nin “günü kaçırdığı”na işaret ederek “Bu harcamaları karşılayamayız, bu harcamları karşılmak ancak yüzey filosunun dengesine zarar vererek mümkün olabilir” dedi.
Pahalı olması gerekenin maliyetli olması bir şey, kırılgan olmak başka bir şeydir. Amerikalılar, 2006’da bir Çin Song sınıfı dizel-elektrikli denizaltının, uçak gemisi USS Kitty Hawk’ı son derece sessiz bir şekilde sinsice takip ettiğini ilk olarak Doğu Çin Denizi’ndeki Okinawa’da iken, 8 bin metre ötelerinde denizaltı su yüzüne çıktığında farkettiler. Taşıyıcının etrafındaki gemiler, denizaltılar ve uçakların var olması nedeniyle düşman denizaltından gelebilecek saldırılara karşı daha uyanık olacaklarından savaş zamanlarında bu kadar yaklaşmak, kuşkusuz daha zor olacaktır. Ancak Çin’in denizin altını daha fazla kontrol etmeye çalıştığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Rand Corporation tarafından yapılan modellemede Çin’in “saldırı fırsatlarının” -Çinli denizaltıların yedi günlük bir süre içinde bir Amerikan uçak gemisine saldırı pozisyonlarına ulaşmalarının mümkün olduğunu- 1996 ve 2010 yılları arasında bu imkânlarının 10 kat arttığını tespit ettiler.
Denizaltılar uçak gemilerine zarar vemek için bu kadar yaklaşmak zorunda değildirler, denizaltılar da deniz yüzündeki destroyerler veya uçaklar gibi her geçen gün özellikleri artırılan ve gemileri yok etmek üzere geliştirilmiş füzeleri çok daha uzak mesafelerden de ateşleyebilirler. Örneğin, Çin’in H-6K bombardıman uçağı 3 bin km ve YJ-12 seyir füzeleri bu mesafeye 400 km daha ilave edilerek ateşlenebilir. Temmuz ayında, Amerikan Deniz Piyadeleri Başkanı General David Berger, uzun menzilli hassas silahların (radarda görünen büyük gemiler “geleneksel büyük işaretli deniz platformları”) risk altında olduğu anlamına geldiğinin kabul edildiğini bildiren yeni bir talimatname yayınladı.
Bu tehdidin en korkutucu örneği, Gobi Çölü’ne yerleştirilmiş ve nerede ise bir uçak gemisine eşit olan yaklaşık 200 metre uzunluğundaki platformdur. Pentagon bu platformun uçak gemilerini vurmak üzere özel olarak Çin tarafından tasarlanmış bir silah olan DF-21D balistik (atışlı) füzesi için bir test hedefi olduğunu düşünüyor. DF-21D kiti oldukça gelişmiş ve pahalı bir füzedir. Ancak, Bay Hendrix, Çin’in yalnızca bir Amerikan uçak gemisinin maliyetine denk bir harcama ile 1.200 adet DF-21D füze üretebileceğini hesaplarken daha uzun menzilli bir model olan DF-26, Nisan 2018’de savunma envanterine dahil olmuştur.
Washington’daki bir düşünce kuruluşu olan CSBA’nın gelecekteki savaşlar üzerine yaptığı bir çalışmaya göre, Amerikan uçak gemilerinin Çin gibi “yetenekli bir rakip”in kıyı şeridinden makul ölçüde güvende kalabilmeleri için 1000 deniz mili (1.850 km) uzakta kalmaları gerekecek, daha yakına gelirse, bir günde 2 bin silahlı saldırı ile yüzyüze kalabilecektir.
Tüm gelişmeler aleyhine olmakla birlikte, uçak gemileri tamamen savunmasız da değildir kuşkusuz. Kendi güvertesinde bulunan uçaklar gelen bombardıman uçaklarından bu gemileri koruyabilecekleri gibi etraflarında ve altlarında yer alacak eşlik gemileri, dostça olmayan denizaltı saldırılarılarından ve yukarıdan fırlatılmış füzeleri vurarak uçak gemilerini koruyabilirler. USS gemisine eşlik eden füze avcısı gemi türünden olan Carney’in savaş subayı Jamie Jordan, donanmanın hazır olduğu konusunda ısrar ederek, “Çoklu saldırılarda en kötü durum şartlarına göre senaryolaştırılan eğitimlerde yapılacaklar adeta şırınga ile beynimize zerk edilmektedir. Fırlatma tüplerindeki füzeler arasından bazıları gelenleri vurmak üzere tasarlanmıştır” diyor. Ancak CSBA’nın önerdiği gibi 600 adet güçlü yaylım ateşiyle başlatılan bir saldırıyla yüzyüze gelen, en iyi füze savunma sistemi bile ayakta kalabilir mi?
Saçlarınızın alev aldığı an
İşleri daha da kötüleştiren şey, füze menzili arttıkça uçak menzilinin azalmasıdır. Top Gun dönemindeki hava kanatlarının ortalama menzilleri 1.700 km civarındaydı. Bugün Fransa’daki Charles de Gaulle’de bulunan Rafale’ler hâlâ benzer işleri görmekle beraber dayanıklı olmaktan çok gizli kalması için tasarlanan Amerikan, İngiliz ve İtalyan uçak gemilerinin güvertelerindeki F-35’ler uzak denilebilecek hiçbir yere ulaşamıyorlar. Hatta, F-35’leri 500 km menzilli havadan karaya atılan füzelerle (JASSM) donatsanız bile, Çin’e saldıran Amerikan gemilerindeki uçaklar görev menziline girmeden önce, saldırı menzili içine girmiş oluyorlar. Menzillerin artırılması için havada yakıt ikmali düşünülebilir, ancak böyle bir durum yapılacak saldırı seferlerini oldukça aşağıya çektiği gibi tekrar tekrar yakıt doldurulmuş F-35, taşıyıcısından yaklaşık 4 bin km uzakta bir hedefe ulaşması durumunda havada 12 saat geçirmiş olarak insan pilotun yalnız başına idare edebileceği şartların son sınırına da ulaşmış olacaktır. Buradan geri dönüş şansı yok.
Bu kadar olumsuz durumun varlığına rağmen“Uçak gemileri döneminin sonuna gelindiği anlamına gelmez” diyor Londra’da bir düşünce kuruluşu olan Uluslararası Stratejik Etütler Enstitüsü’nün uzmanlarından Nick Childs. “Uçak gemilerini yok etmek üzere tasarlanan sistemlerin çoğu bu görevlerini yapabileceklerine dair kendilerini kanıtlamamamıştir.” Bir yerden bir yere uçmak için mesafeye ihtiyaç duyan bir füze bütün bir sistemin sadece bir parçasını oluşturmakta, ayrıca avını takip edecek gözlere ihtiyaç duyulmaktadır. “Yer bazlı radarlar deniz dışındaki yüzlerce kilometre ötede duran hedefleri göremezler. Uydular size yardımcı olabilir ancak sizin ihtiyaç duyduğunuz kesinlikte ve yeterince yüksek kalitede veri veremezler” diyor Londra’daki bir diğer düşünce kuruluşu olan RUSI’nin uzmanı Sidharth Kaushal. “Size uçak gemisinin nerede olduğuna ilişkin bilgi muhtemelen yaklaşık bir rota ile gelecektir.” Anında hedefleme bilgilerini güncellemek için farklı türlerde uydu ve iha verilerini bir araya getirmek kolay olmayacaktır, çünkü hedef taşıyıcının rotasının sabit kalması pek olası değildir. Uydular füzenin fırlatıldığını işaret edecek, size gelecek görüntü sinyallerinin gelme süresi olan 8 dakikalık zaman dilimi içinde bir uçak gemisi yeni bir yön belirleyerek dört milden fazla yol almış olacaktır.
Amerika’nın koruyucu savaş gruplarıyla çevrili ve uydular tarafından izlenen güçlü taşıyıcılarının ciddi bir saldırıyla karşılaşmaları durumunda, diğer ulusların küçük taşıyıcılarına göre hayatta kalma ihtimalleri daha yüksektir. Bu kısmen, küçük taşıyıcılara sahip ulusların bunları koruyacak kadar geniş filolara sahip olmamalarından, taşıyıcıları korumak için imkan yaratmaları durumunda da savaş düzenlerinin bozulmasına yol açtığı için bunu terich etmemelerinden kaynaklanmaktadır. Tipik bir taşıyıcı darbe grubu dört veya beş fırkateyn ve destroyerle bağlantılı olmalıdır ki; Kraliyet Deniz Kuvvetleri bu türden 19 gemiye, Fransızlar ise daha da azına sahiptir.
İngiltere’nin ulusal güvenlik danışmanı Mark Sedwill, savaş sırasında tehdit yüksek düzeylere çıkarsa Kraliyet Deniz Kuvvetlerine ait yeni taşıyıcıların“Kaçınılmaz bir şekilde müttefik operasyonlar bağlamında kullanılacağından”eşlikçi gemi azlığının giderilebileceğini söyledi. Fakat İngiltere Parlamentosu Savunma Komitesi’nin işaret ettiği gibi bu durum ülkenin kendi başına kullanamayacağı bayrak taşıyıcı gemilerin başka kumandalar altında kullanılması ideal bir durum değildir: “Kendi gemilerimizi korumak için egemenlik kabiliyetine sahip olmayan uçak taşıyıcılarını kullanmak hoşnut olmak için en iyisi ve bütün dikkati üstüne çekerek doğuracağı potansiyel tehlike de durumun en kötüsüdür.”
Amerika’nın kendi uçak gemileri ne kadar iyi savunma imkânına sahip olursa olsun, yine de daha fazla savunmasız hale gelmekte ve bu durum diğer ülkelere göre daha önemli bir sorun oluşturmaktadır. Midway Muharebesi’nden bu yana, Asya’daki gücünü tahkim etmek için az ya da çok, uçak taşıyıcı gemi liderliğindeki deniz kuvvetlerine güvenmişti. Ağustos’ta Sydney Üniversitesi tarafından hazırlanan ayrıntılı bir raporda ise, Çin’in “karşı müdahale sistemlerinin” mevcut caydırıcılık dengesinde çarpıcı bir kaymaya katkıda bulunduğu sonucuna varıldı: “Amerika’nın Hint-Pasifiğindeki savunma stratejisi benzeri görülmemiş bir krizin sancıları içindedir.” Çin’in, Tayvan’ın eylemine yanıt olarak Güney Çin Denizi’ndeki Japon adalarını veya tartışmalı bölgeleri vurması halinde, Amerikan taşıyıcılarının okyanusun öbür ucunda durması Amerika’nın sahip olduğu üstün deniz gücü şöhretini yerle bir edecek, çatışmanın içinde bulunursa da, gemilerinin “makul” bir şekilde battığına tanıklık edecektir.
Uçak gemilerinin çok büyük ve savunmasız olmaları sorununa verilecek cevaplardan biri onları daha küçük ve daha çevik yapmaktır. Deniz Kuvvetleri’ne General Berger tarafından sağlanan rehberlikte açık bir şekilde bu filonun dağıtılma çağrısı yapılıyor. Çağrıya kulak verilmesi durumunda bunun, daha çok uçakların neyin üstüne konacağına karar verilmesi anlamına gelmiş olacaktır. Görünmez insansız hava araçları, pilotların kullandığı hava araçlarından daha uzun mesaflere uçabilir ve daha riskli görevleri yerine getirip daha fazla zayiat verilmemesi güdülemesi üzerine oyun kurulabilir. Böylesi bir durum anneleri daha iyi korunurken dost olmayan uçakların atış menziline girmeleri için daha fazla yakına gelmesine izin vermek anlamına gelecektir.
Sevgi hissini kaybetmek
Ne yazık ki, havacıların sahip olduğu kültür; değişime karşı son derece dirençlidir. Gelecek yıl çekilecek “Top Gun”’ın devam filminde, uçak gemisinden havalanan bir X-47B savaş uçağı filmin yıldızı olmayacak ve ilk filmde olduğu gibi başrolde yine Tom Cruise oynayacak. Filmin yıldızının bir uçak olmayacak olması, yalnızca, uçağın tilki gibi bir sırıtıştan yoksun olması nedeniyle değil; gelecek vaat eden X-47B programının 2016 yılında iptal edilmesinden de kaynaklanıyor. Donanmanın yeni uçağı olan MQ-25 Stingray’in pilotlu olarak jetlere cilveli cilveli yakıt ikmali yapmaları sınırlandırılması kararına Amerika’nın Hint-Pasifik Komutanlığı eski danışmanı Eric Sayers itiraz ederek, “Bu, Washington’un savunma stratejisi kararları içinde gördüğüm en dar görüşlü kararı olmuştur” diyor.
Örneğin Carney’in dikey tüplerindeki Tomahawk seyir füzelerinin 1.600 km’den daha uzak hedefleri vurabilmesi gibi küçük gemilerden atılan füzelerle uçak gemilerinin yaptıklarından daha fazlasını yaparak büyük taşıyıcıların kırılganlığına yanıt vermek de mümkündür. Fakat taşıyıcıların aksine, bu gemiler düşman uçaklarını engellemek için güvertelerinde uçakla dolu olarak gelmiyorlar. Taşıyıcılar, her ne kadar, artık güç öngörülerinde aslan payını almıyorsa da, savunma katmanlarında görev alan alan gemileri korumak zorunda kalabilir, belki bu görevi zamanla lazerlerle de yerine getirebilirler. Çünkü, Amerikan uçak gemilerinin donanımları içinde yer alan fırlatma ve sıkıştırma düzeneklerine güç sağlayan nükleer reaktörler lazerlerin ihtiyaç duyduğu yüksek megavatlardaki enerjiyi de sağlamaktadır. Ancak bu tür silahlar için henüz bir istek oluşmamıştır.
Tüm bunların sonucu, uçak gemilerinin yalnızca askeri yem olarak sunulan küçük balıklara karşı tam etkili olacağının kabul edilmesi doğrultusundadır. “Uluslar, çoğu zaman muadil bir rakiple üst düzey bir kavgaya tutuşmaz” diyor Kaushal, “Ancak Suriye gibi iç savaş girdabına kapılmış üçüncü bir ülkede mevzi kazanmak için mücadele eder.” Çin, Amerika ile kapışması durumunda uzun süre hayatta kalamayacak gemilerini koruma fırsatı bulduğu için minnettardır. Çin gemileri, Asyadaki bir komşusunu korkutmak ya da bazı Afrika kıyılarındaki can sıkıcı isyancıları bombalamak için kullanışlı olabilirler.
Çin kararlılığını göstermek için uçak gemilerinin göz alıcı bir yol sunduğunu da çok iyi biliyor. 1996’da, bir kuvvet gösterisinde bulunarak Tayvan Boğazı’na füze yağdırdığı zaman, Amerika bölgeye Boğazın içinden geçecek şekilde rotalandırılmış iki uçak gemisi gurubu gönderdi. Bu gemiler krizin sona ermesine yardımcı olmakla birlikte Çin’in deniz kuvvetlerine kendi inşa ettiği yeni gemiler katarak daha da güçlendirmesi için bir neden de oluşturdu. Fransa ve İngiltere, son zamanlarda Asya’ya ilgilerinin devam ettiğini göstermek için bölgeye gönderdikleri kendi uçak gemilerini kullandılar. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Avustralya’da 2017’de yaptığı bir konuşmada “Yeni inşa ettiğimiz iki yeni devasa uçak gemisi ile yapacağımız ilk şeylerden biri, onları bölgeye göndererek bölgede yapılacak seyrüsefer herakatları konusunda özgürlük alanları tanımak olacağını” ilan etti.
Bu açıklama, Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki iddialarına itiraz etmek anlamına gelecek büyük bir taşıyıcı gönderilmesi, daha küçük bir geminin de yapacağı gibi etkisiz kalacağı düşünülerek diğer yetkililer tarafından hızla geri çekildi. Ancak, Bay Johnson’ın böbürlenmesi, bir savaş aracı olarak görev üstlenen uçak gemisinin ulusal prestijin somut örneği olarak sürdürdüğü rolü açığa çıkarmış da oldu. Eski İngiliz savunma şefi General Houghton, Kraliçe Elizabeth ve Galler Prensi’nin “Britanya’nın dünyadaki yerinin nerede olduğu algısını inşa etmek için gereğinden fazla totemik” araçlar olabileceğini kabul ediyor. Japon yetkililer, dış adalarını savunmak için taşıyıcılara ihtiyaç duyduklarını söyleseler de, Japonya’nın deniz kuvvetleri konusunda bir uzman olan Alessio Patalano “ittifak entegrasyonunun” (Amerikan taşıyıcılarla uçakları değiştirebilmek için) ve “daha fazla statü”nün daha önemli olabileceğini söylüyor. Fransa 2015’te Charles de Gaulle’ü İŞİD’i bombalamak üzere Suriyeye gönderdiğinde Cumhurbaşkanı François Hollande güç gösterisini pekiştirerek “güç ve kuvvet araçlarının Fransa’nın bağımsızlığının sembolü” olduğunu ilan etti.
Her yıl düzenlenen askeri büyük kurtlar toplantısının Singapur’da düzenlenen bu yılki toplantısında Fransa Savunma Bakanı, önceki yıl her ikisinin de Shangri-La Diyaloğu’na diğerlerinden daha fazla fırkateyn göndermek için yarıştıklarını vurgulayarak İngiliz mevkidaşına takıldı. “Öyleyse bugün,” diye övündü, “Oyunumu yükselttim ve uçak gemilerimizi de dahil etiğim tam bir hücum grubuyla geldim” dedi. Fransız donanmasının amiral gemisine yakışır bir şekilde, Charles de Gaulle sadece bombardıman uçağı Rafale’lere değil, dört meyhane ve günde bin baston ekmek yapılabilen bir ekmek fırının da olduğu kalabalık bir kabileye ev sahipliği yapıyor. Uçak gemisindeki bir kokteyl partide, geminin güzelce pişirilmiş bir ekmek maketi sergilendi. Fransız ulusal gücünün sembolü içinde, ulusal kimliğinin sembolü olarak.
Bu yazı, 14 Kasım tarihli The Economist’te yayınlanan “Aircraft-carriers are big, expensive, vulnerable-and popular” adlı makaleden çevirilerek hazırlanmıştır.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.