Bir arkadaşımın geçen hafta Filipinler’e yaptığı gezi bana Ferdinand Marcos’u hatırlattı. Ben de bu hafta onun hikayesini anlatmaya karar verdim.
Marcos, 1965-1986 yılları arasında Filipinler’in devlet başkanı olarak görev yapan bir politikacı. Zamanla baskıcı bir rejim kuran Marcos sonunda güç zehirlenmesi nedeniyle tipik bir diktatör olmuş. 1972 yılında sıkı yönetim ilan etmiş. Siyasi rakiplerini pasifize eden Marcos, büyük çapta yolsuzluklara da karışmış. Filipinler eski güzellik kraliçesi olan eşi Imelda ile birlikte devletin fonlarını kişisel servetlerine aktarmışlar ve olağanüstü bir debdebe içerisinde yaşamışlar. İktidarları zamanında 10 milyar dolardan fazla büyüklükte devlet fonlarını zimmetlerine geçirmişler. Vergi cennetlerinde paravan şirketler kurmuşlar. 1986’da iktidardan ayrılmak zorunda kaldığında İsviçre bankalarında sahte isimlerle açılmış 684 milyon dolarlık gizli hesapları bulunmuş.
Debdebeli saltanatları sırasında, özellikle Imelda Marcos’un aşırı lüks harcamaları ünlüymüş. Elmas ve pahalı sanat eserleri koleksiyonları ve sonradan çok popüler olan 3000 çiftin üzerinde ayakkabısı varmış. Ayrıca New York, Londra, Roma ve Honolulu gibi yerlerde saray standardında malikaneler yaptırtmışlar.
Marcos’un yandaş iş insanları da varmış. Bunlarla yüksek komisyonlar karşılığında büyük iş olanakları sağlamış. Bu iş insanlarının şirketlerini belli sektörlerde tekel durumuna getirerek gelirlerini artırmış. Elde ettikleri haksız kazançlarının önemli bir bölümünün de yurtdışındaki kendine ait özel hesaplara aktarılmasını şart koşmuş. Filipin ekonomisinde önemli bir yeri olan ve halkın geniş kesimlerinin faaliyet gösterdiği şeker ve hindistancevizi sektörüne çok ağır vergiler ve fonlar getirerek elde edilen kaynakları zimmetine geçirmiş. Petrol ve elektrik enerjisi sektörlerini yandaş şirketler aracılığıyla kendi kontrolüne almış.
Marcos hükümeti, döviz cinsinden büyük borçlar almış. Bu borçlarla büyük altyapı projelerine girişmiş. Ancak bu projelerin uygulanması, yakın çevresindeki az miktarda iş insanının şirketlerine çok yüksek fiyatlarla ihalesiz olarak verilmiş. Zira her ihaleden kendisine büyük komisyonlar aktarılıyormuş. Sonuçta 1980’lerde 28 milyar dolara yükselen ülkenin dış borcu, bu iş insanlarının ve Marcos ailesinin kişisel servetine dönüşmüş. Zaten iyice yoksullaştırılmış olan Filipin halkı bir de bu borçları faiziyle ödemek zorunda kalmış. Projelerin de çoğu yolsuzluklar nedeniyle tamamlanamamış.
1972’de halkın uyanması karşısında sıkıyönetim ilan eden Marcos binlerce kişiyi yasadışı olarak gözaltına almış, bunlara işkence yapmış ve öldürtmüş. Basın özgürlüğü kaldırılmış, gazeteler kapatılmış. Ortada sadece devlet propagandası yapan birkaç gazete ve devlet televizyonu kalmış. Polis ve ordu sivil halka karşı işkence, suikast veya kaybetme politikaları uygulamış.
Kendisine karşı iki kez büyük boyutlu protesto gösterileri düzenlenmiş. 1970’deki işçiler ve öğrencilerin başlattığı protesto eylemi kanlı bir şekilde bastırılmış. Çok sayıda protestocu öldürülmüş. 1971’de muhalefet partisinin mitingine bombalı saldırı yaptırtmış. Bu saldırıda dokuz kişi ölmüş. 1983’de siyasi rakibi Benigo Aquino’yu bir suikast düzenleterek öldürtmüş. En sonunda 1986’da halkın sokaklara dökülmesi karşısında askerler ve tanklarla engelleme girişiminde bulunmuş, fakat halk geri adım atmamış.
Marcos döneminde 3000’den fazla insan öldürülmüş, 35 bin kişi işkence görmüş, 70 bin kişi haksız yere tutuklanmış. 1986’daki ayaklanma, suikaste kurban giden Benigo Aquino’nun eşi Corazon Aquino’nun kendisine rakip olduğu seçimlere hile karıştırarak zaferini ilan etmesiyle başlamış. Milyonlarca Filipinli sokaklara dökülerek tankların ve askerlerin ilerlemesini engellemiş. Bu olaylar gelişirken kendisine bağlı Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkan Yardımcısı halkın tarafına geçmiş. ABD de kendisine verdiği desteği kesmiş ve ülkeyi terk etmesi için baskı yapmaya başlamış. 7 Şubat’taki hileli seçimler, 22-24 Şubat’taki halk isyanının akabinde, 25 Şubat öğleden sonra Marcos sarayında yemin ederek görevine başladığını iddia etmiş ama halk bunu tanımamış. Aynı günün akşamı ABD Cumhurbaşkanı Ronald Reagan, ABD’nin Manila Büyükelçisi’ne Marcos ailesinin güvenli tahliyesi için talimat vermiş. Aynı gece 21:00’de Marcos ailesi dört ABD helikopteriyle saraydan alınmış ve Filipinler’de bulunan Clark Hava Üssü’ne aktarılmış. Oradan da bir C-130 nakliye uçağıyla Hawaii’ye sürgüne gönderilmiş. Ferdinand Marcos 28 Eylül 1989’da Hawaii’de sürgünde ölmüş. Imelda ise 95 yaşında yaşamını sürdürüyor.
Her şeye rağmen Ferdinand Marcos, ABD’nin kendisini koruması nedeniyle yaptıklarından ucuz kurtulmuş denebilir. Bazı diktatörlerin sonu daha feci olabiliyor. Kaçmaya çalışırken yakalanan Çavuşesku ailesinin trajedisini 19.12.2021 tarihinde yayınladığım bir yazıda anlatmıştım. Anımsatmak için link’ini bir kez daha veriyorum.
https://haber.aero/yazarlar/alper-elicin/nikolai-cavusesku/
*Bu vesileyle herkesin Şeker Bayramı’nı kutlar her şeyin çok daha güzel olacağı günler dilerim.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.