Enerji sektörünün ve Ege halkının gündeminde, üzerinde zeytin ağaçları, altında kömür madenlerinin olduğu sahaların nasıl işletileceğine dair tartışmalar var. Devletin 2014 yılında özelleştirdiği Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri, elektrik üretebilmek için son yıllarda ciddi anlamda kömür sıkıntısı çekiyor. Çünkü üzerinde zeytinliklerin olduğu rezerv sahalardan kömür çıkarılıp, santrallerde kullanılmasında çevre ve mülkiyet ilgili düzenlemeler olmadığı için sorun yaşanıyor.
Uzaklardan kamyonlarla taşınan kömürle çalıştırılan termik santraller elektrik üretme sorumluluğunu bu şekilde yerine getiriyorlar. Ama bu durum hem ekonomik hem de sürdürülebilir değil. Ayrıca çevreye de daha fazla zararı olan bir işletmecilik yapılıyor. Taşıma suyla değirmen dönmez, ama taşıma kömürle santralleri çalıştırılmaya çalışılıyor.
Muğla il sınırları içindeki Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin kullandığı kömür sahaları açık madencilik yöntemiyle işletiliyor. Dolayısıyla bu santrallerin faaliyetlerine devam edebilmeleri için zeytin bahçelerini gözden çıkarıp, altındaki rezerv maden sahalarındaki kömürleri çıkarıp, kullanmaları gerekiyor. Bölge halkı ve çevreciler de madenlerin işletilebilmesi için gündeme gelen zeytin ağaçlarının taşınacak olmasına tepki gösteriyor. Zira asırlık zeytinlikler de bölge halkının, köylülerin doğal rezerv alanları, geçim kaynağı…
Yeniköy-Kemerköy santrallerini işleten şirketler, uzun bir süredir elektrik üretiminde kömür sıkıntısı yaşadıkları için konuyu devletin ilgili kurumlarına ileterek, çözüm istedikleri biliniyor. Santrallerin karşılaştığı kömür sorununun aşılabilmesi için kamunun özelleştirme mevzuatları çerçevesinde kapısı çalınmış. Kamu otoritelerinin de ilgili şirketlerin işlettiği termik santrallerin ihtiyacı olan kömürü, rezerv sahalardan sorunsuz temin edebilmeleri için yasal düzenleme karar aldığını TBMM‘deki tartışmalardan öğrenmiş olduk.
TBMM gündemine gelen ve 20 Haziran Cuma günü Komisyon’dan geçen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile 3213 sayılı Maden Yasası’nda geçici mahiyette düzenlemeler yapılması amaçlanıyor. Bu yasa teklifi Muğla’daki belli bölgeyi kapsıyor. Tartışıldığı gibi ülke geneli için geçerli olacak bir durum söz konusu değil.
TBMM Genel Kurul gündemine gelmesi beklenen değişiklik teklifiyle ilgili olarak başta bölge halkı, çeşitli sivil toplum kuruluşları, eylem yapmaya, tepki göstermeye başladı. Hatta geçtiğimiz salı günü Muğla’nın köylerinden Ankara’ya, TBMM kapısına kadar gelip, pankartlarla tepkilerini göstermek isteyen yaşlı nineler dahi oldu. Zeytinliklerinin bozulmasını, zeytin ağaçlarının taşınmasını ve geçim kaynaklarının da yok olmasını istemiyorlar.
Bölge halkı, yasa teklifiyle zeytin ağaçlarının taşınarak, altındaki kömür madenin çıkarılması için atılan adımların hepsinden haberdarlar ve endişeliler. Kömür ile zeytinlikler arasında bir tercih yapıldığı ve yasa teklifiyle de kaybeden tarafta olacaklarını anladıkları için harekete geçmiş durumdalar.
Tüm bu yaşananlar da gösteriyor ki, çevreyle uyumlu maden işletmeciliği konusunda zaaflarımız var. Objektif, bilimsel, kamu yararına ve doğa dostu da olacak bir yaklaşım, bir model geliştiremediğimiz için tartışmalar yaşanıyor. Genelde güçlü olanlar kazanıyor, doğa ve çevre duyarlılığı kaybediyor. Buradaki kömür madenleri kullanılarak, üretilecek elektrikle ülkemizin ihtiyacı belli bir dönem karşılanacak. İlanihaye bir durum söz konusu değil. Zeytinlikler ise asırlardır bölge halkına hizmet ediyor. Dolayısıyla hangisinin hangisine tercih edilmesi gerektiği noktasında iyi düşünülmesi gerekir. Yasa teklifiyle zeytinliklerin taşınması amaçlanıyor, fakat taşınan zeytin ağaçlarının verimliliğine ve akıbetlerinin ne olacağına dair verilebilecek somut cevaplar yok. Kömür/zeytin tercihinin ülke menfaati açısından fayda/zarar analizlerinin ne kadar doğru, bağımsız ve objektif kriterle yapıldığı da tartışılıyor.
Ortaya çıkan tablodan anlaşılıyor ki, devlet bu bölgedeki santralleri özelleştirirken kapsamlı bir çalışma ve düzenleme yapmadan buraları özel sektöre devretmiş. Bu santrallere talip olan şirketler de basiretli tüccar gibi davranmamış, kolaycılığa kaçmış, hazıra konma alışkanlıklarıyla özelleştirmenin detaylarına ve rezerv sahaların konumlarına bakmamışlar. Santrallerde kömür sorunu yaşanınca da ortalığı ayağa kaldırmaya başladılar. Devlet, yıllar önce milyar dolarla ifade edilen yatırımlarla hizmete sokulan santralleri, bölgedeki yüksek kalorili kömür sahaları sebebiyle burada kurmuş. Fakat özelleştirme aşamasında buralara talip olan şirketler, santrallerin üretim hacimlerine, kapasitelerine odaklanıp, işletme için gerekli asli unsurların durumunu ihmal ettiklerinden bugün böyle bir sorun yaşıyorlar. Yerin altındaki rezerve bakmışlar, lakin üstündeki zeytinliklerle hiç ilgilenmemişler.
Öte yandan buradaki sorunları fark eden bazı sivil toplum kuruluşlarının, müzmin muhaliflerin de zeytinlikler üzerinden hikâye çıkarma peşine düştükleri de dikkat çekiyor. Bölge halkı en doğal haliyle kendi coğrafyasını, toprağını, bahçesini, zeytinliklerini, geçim kaynaklarını korumak için çaba gösteriyor, ama ilginç muhalif organizasyonlar, onların da tam olarak seslerinin duyurulmasına engel oluyor. Hatta onların bu tavırları bölge halkının, köylünün haklı tepkilerini de gölgeliyor.
Aslında Yeniköy ve Kemerköy hadisesinde olay çok net: Ya iki santralin faaliyetine devam edebilmesi için kömür madenlerinin üzerindeki zeytinlikler taşınacak ya da devlet bu santrallerin lisanslarını iptal edip, burada elektrik üretmekten vaz geçecek. Her yerde kömür madeni olmadığı gibi her yerde de zeytinlik de bulunmuyor, zeytin ağacı yetişmiyor.
Ülkemizdeki iş adamlarının çevreye bakışları da toplumda bıraktıkları izlenimler de maalesef olumlu değil. Sadece iş dünyası da değil, topyekûn ülke olarak çevreyle ilişkimiz sıkıntılı olduğu için bölge halkı da haklı olarak verilen sözlere, yapılacak düzenlemelere maalesef inanmıyor.
Bir başka önemli hususa daha dikkat çekmekte fayda var. TBMM gündeminde olan yasa teklifi de sadece Muğla’daki Yeniköy-Kemerköy ile Yatağan termik santrallerinin rezerv alanlarını kapsıyor. Bazı çevreci örgütlerin yanlış bir şekilde kamuoyuna yansıttığı gibi tüm ülkeyi kapsayacak bir düzenleme söz konusu değil.
Teklif edilen yasa tasarısında, zeytin ağaçlarının taşınmasından işletmecilerin sorumlu olacağına işaret edilerek, zeytin ağaçlarının taşınmasından sonra da bakım ve rehabilitasyonlarından sorumlu olacakları belirtiliyor. Eğer bu taşınma işlemi olmaz ise madenlere ulaşılamayacak ve santrallerin çalışması da söz konusu olmayacak.
Öte yandan Türkiye’nin en büyük termik santralleri arasında yer alan ve şu an Limak Holding ve IC Holding tarafından eşit hisseyle işletilen Yeniköy Kemerköy ile Aydem Holding portföyünde yer alan Yatağan termik santrallerinin toplam yatırım değeri yaklaşık 4-4,5 milyar dolar seviyesinde olduğu şirketler tarafından ifade ediliyor. Diğer ifadeyle anında vaz geçilecek bir yatırım da söz konusu değil. Zira bu büyüklükteki santraller de üretilen baz güç elektriği ikame edecek kaynak bulmakta kolay değil.
Yine şirketlerin ifadesiyle Yeniköy-Kemerköy ve Yatağan termik santralleri, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 3’ünü, Güney Ege’nin ise yaklaşık yüzde 85’ini karşılıyor. Üç santralde 5 bine yakın insana doğrudan iş imkânı sağlanıyormuş. Tüm bu teknik bilgileri kamuoyu ile paylaşan, ürettikleri elektrikle önemli pozisyonda olduklarına vurgu yapan şirketlere ve yetkililerine yıllardır bu sorunu neden çözmediniz? Sorusu yöneltilebilir, ama verecekleri cevabın bu aşamada ne anlamı olabilir ki…
Belli süre orada kalacak, kömür bittiğinde bölgeyi terk edecek termik santral işletmecilerine değil, sürekli orda olacak toprağın gerçek sahiplerine de kulak vermek şart. Bölge halkıyla, eko sistemiyle, makul işletmecilik modelleriyle doğru çözüm yollarının aranması gerekir.
Halbuki şu an işletmecilerin talebiyle kamu, yasal düzenleme ile zeytinliklerin altındaki kömür madenlerinin işletme sorununu çözmek istiyor. Bölge halkı, bazı sivil toplum kuruluşları, her türden siyasi muhalifler de yasanın geçmemesi için eylemler yapıyor. Mevzu zeytin meselesinin de santral, elektrik üretim meselesinin de ötesine geçmiş durumda.
Bu konuda ilginç olan noktalardan birisi de AK Parti Muğla Büyükşehir Belediye Başkan adayı Prof. Dr. Aydın Ayaydın’ın zeytinlikler meselesi gündeme geldiğinden bu yana termik santral işletmecilerinin değil, bölge halkının, köylülerin yanında yer almasıdır. Bölgeyi yakından tanıyan Ayaydın’ın, zeytinliklerin korunması noktasında aldığı istikrarlı tavır önemlidir ve hakkını da teslim etmek gerekir.
Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri, bölgenin yüksek kalorili, yerli linyit kömürünün elektrik üretiminde kullanılması amacıyla, 1987 ve 1995 yıllarında hizmete sokulmuş, ama özellikle özelleştirme sonrasında doğru işletmecilik adına makul ve mantıklı girişimlerde bulunulmamış. Öncesinde de riskler hesap edilmediği için kriz anlarında sürekli kamu otoritelerine başvurulup, tedbir alıp, çözüm üretmesi istenmiş. Son gelişmelerde bu yaklaşımın devamı niteliğinde.
Neticede bu termik santrallerin işletmecileri, rezerv maden sahalarının geliştirilmesini ihmal ettikleri için günümüzde böyle bir sorun yaşanıyor. Haftaya da bu konudaki yasa teklifinin TBMM gündemine gelmesi bekleniyor. Bakalım nasıl çözülecek?
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.